KENYA NOTLARI
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Mart 2012
Somali’den kalkan uçak Kenya
sınırına ulaştığında Wajir adında küçük bir sınır kasabasına iniş yapıyor.
Askeri bir havalimanı var kasabada. Tüm yolcular ve bagajları
indiriliyor. Uçak didik didik aranırken eğitimli köpekler bagajları kokluyor.
İki saat süren bu arama işlemi bittiğinde uçak yeniden havalanarak Kenya’nın
başkenti Nairobi’ye iniş yapıyor. Havalimanı safari yapmak için gelmiş turist
kafileleri ile dolu.
İngiliz trafik sisteminin işlediği
ülkede mimari ve altyapıda Avrupai bir hava hakim. Yeşil ağaçlar arasında
inişli çıkışlı yolları ile kent göze hoş görünüyor. Oksijen dolu havası ve
ılıman iklim yapısı insanı rahatlatıyor. Şehrin ana caddeleri temiz ve düzenli
iken içlere ara yollara girdikçe fiziksel şartlar kötüleşiyor. İngilizvari
bahçeli evler yerini kulübelere, barakalara bırakıyor.
Kenya’da ticaret yapan zümre
arasında Somaliler, Hint göçmenleri ve Avrupalı azınlıklar da var. Müslümanlar
genel itibariyle ticaret ile iç içe. Kenya’nın başkenti Nairobi’nin tam merkezinde,
gökdelenleri ve iş yerlerinin arasında Jamia camisi bulunuyor. Caminin
etrafındaki iş merkezleri ve restoranların büyük bölümü camiye ait; kira
gelirleri camiye aktarılıyor. Bir bölümü Birleşik Arap Emirliği tarafından
yaptırılan cami Nairobi’nin kalbine gömülmüş adeta.
Günlerden Cuma olması sebebiyle
okunan hutbe dışarı verilmiş. İmam hutbeyi okurken dilsiz ve sağırlar için
işaret diliyle hutbe tercüme ediliyor. Müslümanlar oldukça organize görünüyor.
Nüfus olarak azınlıkta olsalar da ekonomik durumları fena sayılmaz. Öğrendiğimize
göre Kenya’da başkanlık seçimlerinde Müslümanların büyük öneme sahip;
Müslümanlar kime oy verip desteklerse o adayın başkan olması muhtemel
görünüyor.
Cuma çıkışı fuara gelmiş Türk
tüccarlar ile karşılaşıyoruz. THY Kenya’ya 2 yıldır düzenli sefer düzenliyor.
Kenya Türk vatandaşlarına kapıda vize kolaylığı sağlıyor. Üç aylık vize bedeli ise
50 dolar.
Nairobi’deki ilginç bir uygulama
ise umuma açık yerlerde sigara içilmesinin yasak olması. Smoking zone adı
verilen noktalarda içilebiliyor sigara sadece. Bu kurala uymayanlara ise para
cezası uygulanıyor.
Nairobi’nin dışına çıktığımızda
ise hem binalar hem yollar kötüleşiyor birden. İlerledikçe deve ve hayvan
sürüleri çıkmaya başlıyor. Şehirlerarası yollarda Çinli firmalar yol
çalışmalarını sürdürüyor. Kenya’nın altyapısı Çin’den soruluyor. Afrika’da
büyük yatırımlar başlatan Çin gerek liman ulaşımı gerek de nüfus potansiyeli
açısından Kenya’ya önem veriyor. Başkentten kuzeydoğu istikametine Somali
sınırına doğru ilerledikçe kiliseler yerini camilere ve küçük mescitlere
bırakıyor. Bu yolun sonundaki Garissa şehri ile asfalt yol sona eriyor.
Kenya polisi alarmda. 350km.’lik
yolda onlarca barikat çıkıyor karşımıza. Kontroller çok sıkı olmasa da aracımız
durduruluyor. Somali’de konuşlanmış El Şebab örgütünün düzenlediği bombalı
saldırılardan korkuluyor. Garissa’nın ilerisinde ise dünyanın en büyük mülteci
kampı Dadaab var. Garissa-Dadaab arasında asfalt yol olmadığı için toprak yolda
devam ediyoruz. 100km.’lik yol 3 saat sürüyor. Yol boyunca sadece iki küçük
yerleşim yeri var.
Bu yerleşim yerleri de geride
kaldığında 700 bine yakın mültecinin yaşadığı Dadaab beliriyor ufukta. Bütün
mülteciler derme çatma evlerde çadırlarda barınıyor. 4x4 jeepler geçtikçe toz
duman birbirine karışıyor. Kamp, Birleş Milletlerin deneti altında. Kamp
alanları BM toprağı sayılıyor. Kuraklıktan kaçıp buraya
sığınmış mülteciler tamamen BM ve Kenya devletinin insafına terkedilmiş
haldeler. Kenya polis ve askeri güçleri zaman zaman kamp içinde terör
estiriyor. Kampta kalanların yiyecek ihtiyaçlarını sadece BM karşılıyor. Bu
alan içinde BM ve onun sözleşmesi altında çalışan Batılı STK’ların dışında
İHH’nın Uluslar arası Doktorlar Birliği (AID) ile ortaklaşa yürüttüğü sağlık
kliniği var. Günlük ortalama 300 hastanın ziyaret ettiği klinik dolup dolup
boşalıyor.
Gittiğimizde çadırlar arasında
dolaşırken insanlar başımıza toplaştılar. Kamp sakinleri BM’nin hizmetlerinden
memnun değiller. Pek de haksız sayılmazlar. Kampta 50 aileye bir tuvalet
düşüyor. Su imkanları çok kısıtlı. Ne okul var ne hizmet. Normalde 270 bin
kalması gereken bir yerde 700 bin kişi barınıyor ve BM hizmetlerinden
faydalanıyor. Kamp sakinleri çocukların geleceği için endişeliler haklı olarak.
Başımıza toplaşan insanlar en azından kitap ve çocukları eğitecek bir şeyler
gönderin diyorlar hep bir ağızdan. Ve halk Kenya askeri güçlerinin üzerlerinde
kurduğu baskıdan şikayetçi. Askerlere yönelik herhangi bir saldırı olduğunda
katma yaşayanlar sorgulanıyor, dövülüyorlar. Ülkelerine, sınırın öbür tarafına
dönme noktasında ise isteksizler. Somali’de güvenlik sağlanmadıkça
dönmeyeceklerini söylüyorlar.
Kenya askeri birlikleri Somali
topraklarında operasyonlar yapıyor. El Şebab örgütünün ticari açıdan gelir
sağladığı liman kenti Kismayo’yu kuşatarak örgüte darbe indirme niyetindeler.
Bu işgale karşılık El Şebab’da Kenya’nın başkenti Nairobi’de intihar
saldırıları düzenliyor. Kenya hatırı sayılı turizm gelirine sahip olduğundan
kentteki her patlama gelir kaybı demek. Trajik olan ise hem El Şebab hem Kenya
hem de bu duruma müdahil olan tüm taraflar halkları açken, okulsuz ve
sağlıksızken silaha milyar dolarlar akıtıyorlar. Bu durumdan tek karlı çıkanlar
ise bu silahları temin edenler kuşkusuz.
Akan kanın durması, mültecilerin
durumlarının iyileşmesi ve Afrika’nın izzetli ve şerefli bir şekilde ayağa
kalkması dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder