Türkiye’yi Afrika Kanatlandırır
Serhat Orakçı
Dünya Bülteni, Eylül 2010
Doksanların sonunda Dış Ticaret Müşavirliği dergisinde yayınlanan bir makale ‘Afrika Umut mu?’ diye soruyordu. Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerini dış ticaret verileri üzerinden değerlendirilen yazıda Afrika ile ilişkilerin hastalık ve beladan başka birşey getirmeyeceği sonucuna varılıyordu. Aslında yaklaşım 90’lı yıllarda Türkiye’den Afrika’ya bakıldığında zihinlerimizde canlanan Afrika imgesi ile tutarlı bir bütünlük teşkil ediyordu. Özellikle televizyon yayınlarının aşıladığı bu imge son derece aciz, hastalıklı, çaresiz ve yardıma muhtaç en önemlisi de vahşi ve uzak durulması gereken yer olarak tasvir ediyordu Afrika’yı.
Çok geçmeden Nisan 2001’de şimdiki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik kitabı çıktı. Türkiye’nin uluslararası konumunu değerlendiren Ahmet Hoca ise Türkiye’nin küresel ölçekte etkinlik kurması için başta Afrika olmak üzere yeterince ilgi kuramadığı bölgelere bakış açısını değiştirmek zorunda olduğunu savunuyordu. Afrika’ya Açılım fikrini savunan Davutoğlu’nun kitabındaki önemli tespitlerinden biri de şöyleydi: Geçmişte Balkanlar-Anadolu omurgası üzerinde yükselen Osmanlı, Kırım Hanlığını kuzey, Mısır’ı da Afrika kıta derinliği için stratejik kanatlar olarak kullanmıştır(syf. 206). Davutoğlu kitabında özetle Osmanlının Mısır üzerinden ekvator hattına kadar uzanan bir alanda etki alanı oluşturduğu Afrika ile ilişkilerimizi tekrar canlandırmamız gerektiğinin önemini vurguluyordu.
Ahmet Davutoğlu’nun kullandığı kanat metaforunu ödünç alarak günümüz Türkiyesi için kullanacak olursak Afrika’nın Türkiye’yi kanatlandırabileceğini rahatlıkla ileri sürebiliriz. Son on yılda ortaya çıkan tablo Afrika’nın Türk dış politikasında ve dış ticaretinde öneminin eskiye nazaran nispeten arttığı gösteriyor. Türkiye’nin Afrika algılamasında önemli bir zihni dönüşüm yaşanmakta.
Dönüşümünü anlamak adına Türkiye’nin bazı ekonomik göstergeleri incelendiğinde son yıllarda gelinen nokta daha net görülebilir. 2000 yılında Türkiye’nin Afrika’ya ihracatı 1,2 milyar dolar seviyesinde (toplam ihracat içindeki payı %4,9) ve Afrika’dan ithalatı ise 2,4 milyar dolar seviyesinde seyretmiş (toplam ithalat içindeki payı %4,9). Türkiye-Afrika toplam dış ticaret hacmi 3,6 milyar dolara ulaşırken aynı yıl dış ticaret dengesinde Türkiye 1,2 milyar dolar açık vermiş. 2009 yılında ise global krize rağmen Türkiye’nin Afrika ülkelerine ihracatının 10 milyar dolar sevyesini geçtiğini görüyoruz. Bu rakam Türkiye’nin 2009 toplam ihracatının %10’una tekabül ediyor. Aynı yıl içinde Afrika’dan yapılan ithalatın 6 milyar dolar seviyesinde seyrettiğini görüyoruz. Bu da Türkiye’nin 2009 toplam ithalatının %4’üne denk düşmekte. Böylelikle Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki dış ticaret hacminin 2009 yılında 16 milyar dolar seviyesine ulaştığını ve en önemlisi de Türkiye’nin Afrika ile dış ticaret dengesinde artıya geçtiğini görüyoruz.
Ekonomik rakamlara ülkeler bazında baktığımızda ise dış ticaret işlemlerinin çok büyük kısmının sadece Mısır, Libya, Cezayir gibi Osmanlı mirası kuzey Afrika ülkeleri ile gerçekleştiğini görüyoruz. Bu açıdan değerlendirildiğinde aslında Türkiye Afrika’da hala derinlik kazanabilmiş değil. 2005 yılını Afrika Açılım yılı ilan eden Türkiye, özellikle Ekvator hattı, Güney Afrika ve Batı Afrika ülkelerine yeterince açılabilmiş ve kendini yeterince tanıtabilmiş değil. Bu açıdan değerlendirildiğinde Türkiye’yi büyük bir Afrika potansiyeli beklemekte.
Son on yılda yaşanan iyileşmeyi iki taraflı değerlendirmek gerekir. Türkiye’nin Afrika’ya bakışı yıllar içinde revize olurken Afrika’nın Türkiye algısı da dönüşmekte. Bu dönüşümde kıtada yaşanan olumlu ekonomik, eğitim, kültürel vs. gelişmelerin payı bulunmakta. Dünyanın en genç nüfus yapısına sahip Afrika kıtasının tüm dünya yaşlanırken dinamizmini koruduğunu unutmamak gerekir. 2050’li yıllarda 2 milyar nüfusa ulaşması beklenen kıta genç nüfus potansiyelinden faydalanacakların başında geliyor. Hem artan nüfusu ile hem de artan dinamizmi ile Afrika’nın önümüzdeki on yıllarda her alanda daha etkin rol oynaması bekleniyor. Bu yüzden Afrika’nın Türkiye’yi kanatlandırabileceği iddiasına hiç şaşmamalı.
Türkiye’nin ekonomik göstergeleri, her geçen gün Afrika’da etkinliğini arttıran Çin ve Hindistan gibi küresel güçlerle kıyaslandığında ise görece düşük kalmakta. Buna rağmen global vizyonu gittikçe güçlenen Türkiye, Afrika’daki varlığını eskiye nazaran daha güçlü hissettirmekte. Sadece ekonomik faaliyetler değil Afrika’da açılan yeni Büyükelçilikler, TİKA ofisleri, THY seferleri ve Sivil Toplum Kuruluşlarının başarılı çalışmaları da şüphesiz bu etkinin oluşumunda ciddi rol oynamakta. Afrika’nın önümüzdeki dönemde artacak önemi düşünüldüğünde Türkiye’nin Afrika’da her alanda etkinleşmesi önemli hale geliyor. Tüm kıtayı kapsayan etkili bir Afrika Açılım vizyonu için Türkiye’nin özellikle kuzey Afrika hattını aşarak Afrika’nın derinliklerine inmesi gerekiyor.