Cumartesi, Kasım 28, 2015

Cezayir-Libya-Mali Terörizm Üçgeni
Serhat Orakçı
Dünya Bülteni, Kasım 2015

Sahra kuşağı ülkelerinden Mali’de neler olup bittiğini anlamak için değerlendirmeye belki de 1990’lardan başlamak gerekir. Hiç kuşkusuz Mali’nin kuzeyindeki tüm gelişmeler bir şekilde Cezayir, Fas, Moritanya ve Libya gibi bölge ülkeleriyle ilişkilidir. Mağrip El-Kaide’sinin oluşmasında Cezayir iç savaşı ve bu ülkede Fransa desteğiyle Müslümanlara yönelik uygulanan sistematik baskı ve dışlamaların payı büyük. Bu denkleme 11 Eylül’den sonra Amerika’da dahil olmuş ve Sahra’ya yönelik çeşitli projeler başlatılmıştır. 2010 sonrası yaşanan Arap Baharı ise bu coğrafyanın daha da ön plana çıkmasına yol açmıştır. Geldiğimiz noktada Cezayir-Libya-Mali üçgeninde Batı’nın terörle mücadele programı dahilinde yeni bir cephe ortaya çıkmıştır.

Mali’de geçtiğimiz Cuma günü cereyan eden otel saldırısını yeni bir olgu olarak göremeyiz. Bu saldırı 2010 yılından bu yana devam eden siyasi olayların devamı niteliğindedir. Bu olaylarda Fransa tesirinin fazla olması nedeniyle geçtiğimiz günlerde Paris’te yaşanan kanlı saldırıdan da tamamen bağımsız olduğu söylenemez. Paris saldırısı ve Bamako saldırıları birbirleriyle ilişkili hadiselerdir.

Afrika’da silahlı örgütlerin hedeflerine bakıldığında beş saldırı lokasyonu dikkat çekmektedir: 1-Elçilik binaları, 2-Resmi ve askeri binalar, 3-Maden ve rafineri tarzı yerler, 4-Alış-veriş merkezleri 5-Lüks oteller. Bu yerlerin hedef seçilmesindeki ana etken ise yabancı, özellikle Batılı, sayısının fazla olması nedeniyle olayın hızla dikkat çekmesi ve uluslararası medyanın gündemine girmesidir. Kenya’nın başkenti Nairobi’de Westgate alış-veriş merkezi El-Şebab örgütü tarafından hedef seçilmiş ve çok sayıda yabancı uyruklu burada hayatını kaybetmişti. Cezayir’in en büyük doğal gaz rafinerisi Amenas’da meydana gelen saldırıda çok sayıda yabancı teknisyen ve mühendis hayatını kaybetmişti. Mali’nin başkenti Bamako’da gerçekleşen saldırıda da Hintli, Çinli, Rus, Türk, İngiliz, Amerikalı ve Fransız çok sayıda yabancı bir aradaydı.

Saldırganların amacı net olarak anlaşılmış değil. Kimlikleri henüz açıklanmadı ve belki de hiç açıklanmayacak. El Murabitun adlı silahlı grubun olayı üstlendiği duyuruldu ancak bu bile kesin değil. Olayda hayatını kaybedenler bazı kaynaklara göre 27 kişi diğer bir kaynağa göre ise 21. Saldırıyı tertip edenler bir kaynağa göre 2-3 kişi diğer bir kaynağa göre ise 10 kişi. Olayla ilgili pek çok detay hala bilinmemekte. Saldırganların mesajını da amacını da tam olarak bilemiyoruz. Rehin alınanlar arasında Türk Hava Yolları, Air France ve Rus havayolu şirketi Volga-Dnepr çalışanlarının olması saldırının havayollarına yönelik olma ihtimalini bile akla getiriyor. Böyle düşünüldüğünde geçtiğimiz günlerde Sina’da düşürülen Rus uçağıyla bu olayın irtibatının olup olmadığını sormak gerekiyor. Otelde Birleşmiş Milletlere bağlı bir heyetin bulunması da akla başka sorular getirmekte.

Son yıllarda Mali’de ve Sahra’da yaşanan siyasi-askeri olaylarda Fransa tesiri oldukça fazla. Bunun ana nedeni ise Mali-Cezayir-Libya üçgeninde faal durumdaki silahlı gruplar. Hatırlanacağı gibi bu gruplar Mali’nin kuzeyinde kontrolü tamamen ele geçirmiş ve Mali ordusunu etkisiz hale getirmişlerdi. Fransa eski sömürgesi Mali’ye 2013’ün başında askeri müdahale operasyonu düzenleyerek çok sayıda asker sevketti ve kısa sürede kontrolü ele aldığını ilan ederek operasyonun başarısını ilan etti. François Hollande ve Fransa askerleri kısa sürede birer kahraman haline geldiler. Silahlı grupların tasfiye edildiği sanılmaktaydı. Ancak yaşanan bu son gelişme bu grupların hala aktif olduğunu ve istediklerinde Fransa’nın ve Mali’nin canını yakabileceklerini göstermekte.

2013 yılının başlarında Fransa’nın operasyon başlattığı günlerde Bamako’daydım bir grup heyet ile. Henüz olaylar çok sıcaktı. Medya kuruluşları Fransa askeri birliklerinin aktardığı bilgileri aktarmaktaydı. Ne olup bittiğini tam olarak anlamak mümkün değildi. Fransa desteği ile ilerleyen Mali ordusunun girdiği köy ve kasabalarda katliam yaptığı gibi şaibeli haberler duyuluyordu. Silahlı grupların Mali’nin İslam kültürüne ait otantik türbe ve yazma eserlerini yok ederek çekildiği haberleri dolaşıyordu. Büyük bir haber kirliliği olduğu muhakkaktı. Bu konuya yoğun ilgi gösteren Akif Emre abi o günlerde sık sık mesaj göndererek gelişmeleri soruyordu. O zaman aktardığım izlenim bu silahlı grupların Fransa gibi güçlü bir ordu karşısında direnmeden geri çekileceği ve olaylar sakinleşince yeniden yapılacağı yönündeydi. Aradan geçen üç sene bu izlenimi doğruladı. Fransa müdahalesi ile Cezayir ve Nijer sınırına çekilen silahlı gruplar yeni ittifaklar kurarak bölgedeki etkinliklerini sürdürmekteler. Haliyle Fransa’nın sert askeri müdahalelerinin şiddet sarmalını daha da tetiklediği ortada.

Olayın yaşandığı sıcak saatlerde El Murabitun adlı örgüt saldırıyı üstlenirken daha sonraki saatlerde Mali hükümeti ellerindeki istihbarata göre saldırının Macina (veya Massina) Kurtuluş Cephesi tarafından yapılmış olabileceğini açıkladı. Mali’nin kuzeyinde faaliyet gösteren örgütler zaman zaman ortak hareket ederek koalisyonlar oluştururken zaman zaman ise fikir ayılıklarına düşerek daha küçük fraksiyonlara bölünmekteler. Jeremy Keenan gibi ünlü Sahra uzmanlarına göre ise bu bölgede olup biten olaylar istihbarat örgütlerinin bilgisi dahilinde gerçekleşirken Amerika’nın ve Cezayir gibi bölge ülkelerinin çıkarlarına hizmet etmektedirler.

Bamako’daki otel saldırısını üstlenen El Murabitun örgütünün ismini ilk kez geçtiğimiz sene duyduk. Silahlı gücü fazla olmayan bu grup farklı fraksiyonların bir araya gelmesinden oluşmakta. Grup içinde DAEŞ’e sempati duyanlar olduğu gibi el-Kaide’ye bağlılığını sürdürenler de bulunmakta. 19.yy’da bölgede kurulmuş Macina İmparatorluğunu canlandırmak amacındaki Macina Kurtuluş Hareketinin ismi de yine bu yılın başlarında duyulmaya başladı. Fransa müdahalesi öncesinde Mali’nin kuzeyinde hakimiyet sağlayan hiçbir grubun ismi saldırı nedeniyle geçmezken ortaya çıkan yeni fraksiyonlar bu tarz saldırılarla isimlerini duyurmakta. Bu örgütlerin ortaya çıkışında ve güç kazanmasında bölge siyasetinden kaynaklanan iç ve dış etilerle beraber bölgenin sosyo-ekonomik gerçekleri de büyük rol oynamakta. Özellikle 90’larda Cezayir’de yaşanan siyasi olaylar ve peşinden gelen baskı dalgası ile 2010 sonrasında Arap Baharı’yla oluşan istikrarsızlık hem silahlı gruplar hem de istihbarat örgütleri için istenen uygun ortamı hazırlamıştır.

Arap Baharı’nın sarsıntısı sonrasında Libya’nın geldiği nokta tam bir kaos ortamına dönüşürken Mali’nin kuzeyinde de istikrarsızlık hala devam etmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken üçüncü ülkenin Cezayir olduğunu düşünüyorum. 2012 yılından beri sağlık durumu nedeniyle çok fazla ortalıkta görünmeyen Abdelaziz Bouteflika geçtiğimiz yıl dördüncü kez yeniden başkan seçildi. Ancak Bouteflika sonrası Cezayir’i nelerin beklediği tam bir muamma.
Fransa'dan Mali'ye Sıçrayan Terör
Serhat Orakçı
Yeni Şafak, 22 Kasım 2015

Sahra kuşağı 11 Eylül'den beri Amerika'nın ve müttefiki Avrupa'nın ortaklaşa yürüttüğü “terörle mücadele savaşında” yeni bir cephe haline gelmiş durumda. Özellikle Cezayir-Mali-Libya üçgeninde 2002'den bu yana yaşanan gelişmeler bu izlenimi güçlendirmekte.
Geçtiğimiz Cuma günü Mali'nin başkenti Bamako'da cereyan eden otel baskını geçtiğimiz hafta Paris'i kana bulayan saldırılardan bağımsız düşünülemez. Olayın failleri farklı örgütlerden olsa da amaçlanan hedef ortak: Batı'ya korku salmak. Bu noktada gerçekleştirilen saldırıların hem Paris'te hem de Bamako'da hedefine ulaştığını ve korku atmosferi yarattığını söyleyebiliriz. YAZININ DEVAMI