Pazartesi, Ekim 29, 2012


İDEOLOJİK GERİLİM VE SUDAN’IN DÜŞEN UÇAKLARI
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Ekim 2012

Düşen uçaklar genellikle akla farklı senaryoları getirmektedir. Hele de düşen askeri bir uçak ya da siyasileri taşıyan özel bir uçaksa.

Geçtiğimiz Pazar günü Sudan’da askeri bir uçak düştü. 5 kişinin şans eseri kurtulduğu Rus yapımı Antonov, başkent Hartum’dan havalandıktan kısa bir süre sonra motorların durması sonucu acil iniş yaparken düştü. 13 askerin öldüğü kaza Sudan için sıradan sayılabilir.

Geçtiğimiz Ağustos ayında da benzer bir olay yaşanmış yine bir uçak kazasında 32 kişi hayatını kaybetmişti. Sudan’ın Güney Kurdufan eyaletinde düşün uçakta hayatını kaybeden siviller arasında Sudan Diyanet İşleri Bakanı Gazi Es-Sadık, üst düzey bazı askerler ve Eyalet Turizm Bakanı da vardı. Sovyetler döneminde Ukrayna’da imal edilen uçak 1970’lerde iç hat uçuşlarında kullanıldıktan sonra farklı ülkelerde el değiştirmiş son olarak da Sudan semalarında uçmaya başlamıştı. Düşen bu uçağı Rus pilot uçururken yardımcıları Tacik ve Ermeni. 

İnsani yardım çalışmaları için Sudan’da bulunduğum 2008-2011 yılları arasında ben de iki uçak kazasına bizzat şahit olmuştum. Gene Rus yapımı bir kargo uçağı havalandıktan beş dakika sonra şehir merkezindeki apartmanların arasında boş bir araziye düşmüştü sabah saatlerinde. Kazanın yaşandığı anda oradan tesadüfen geçmekteydim. Bir diğer olay ise 218 yolcu taşıyan Airbus A310’un iniş esnasında gözlerimizin önünde alev alev yanması ile yaşandı. Ölü sayısının tam olarak açıklanmadığı bu kaza Sudan tarihindeki büyük uçak kazalarından birisi olarak tarihe geçse de en önemlisi değildi.

Sudan’ın siyasi tarihi açısından en önemli kaza Güney Sudan’ın bağımsızlığı için çarpışan John Garang’ın 2005 Haziranında Uganda dönüşü öldüğü helikopter kazasıdır sanırım. Bugün bile esrarını koruyan bu olay Güney Sudan’ın Sudan’dan ayrılmasındaki süreçte kilit öneme sahiptir. John Garang’ın Uganda’ya gidip Devlet Başkanı Yoweri Museveni ile görüştüğünden bile haberi olmayan Sudan tarafı olay sonrasında suikast tertip etmekle suçlanmıştı. Garang’ın ölümünden sonra boşalan koltuğa şu an Güney Sudan Devlet Başkanı olan Salva Kiir geçmişti. Salva Kiir’in ise Hartum yönetimi ile arası hiçbir zaman iyi olmadı.

Sudan’da son yıllarda sıkça yaşanan uçak ve helikopter kazalarının temelinde ülkeye uygulanan ambargo yatmaktadır. Uçak sanayisinde neredeyse tekel olan Amerika 1993 yılından bu yana ambargo uyguladığı bu ülkeye uçakların modernizasyon ve bakımı için gereken yedek parçaları satmamaktadır. Bu parçaların muadilleri zorunlu olarak Çin ve Rusya gibi ülkelerden temin edilmektedir. Bunun yanında düşen uçakların büyük bir bölümü Rus yapımı eski uçaklardır. Soğuk Savaş yıllarında SSCB’nin sattığı, hibe ettiği ya da sonradan satın alınan bu uçaklar bugün bakım-onarım ve yedek parça tedariki açısından sıkıntılıdır. Rusya’dan getirtilen mühendis ve teknisyenlerin bakım yaptığı uçaklar halen iç hat uçuşlarında çokça kullanılmaktadır. Havacılık litaratüründe “uçan tabut” olarak adlandırılan Antanovlar Sudan semalarında süzülmeye devam etmektedir. Devletin askeri gücünü temsil eden Rus jetleri de Sudan’ın önemli günlerinde ortaya çıkarak gövde gösterisi yapmaktadır.

Amerikan senatosu Güney Sudan’a silah satışını açıktan onaylarken Sudan’a bilgisayar, bilgisayar yazılımları ve uçak yedek parçası gibi kalemlerin girişini yasaklamakta ayrıca ülkeye giden para transferlerine blokaj uygulamaktadır. İnternette ücretsiz kullanıma açık birçok yazılım Amerika’nın kara listesindeki Sudan’dan download edilememektedir. Bilgisarlarda Etiyopya ve Kenya gibi komşu ülkelerden temin edilen korsan yazılımlar kullanılmaktadır. Amerika’nın çıkarlarına ters düştüğü için düşman ülke ilan ettiği Sudan ise hem askeri alanda hem de sivil mühendislik alanlarında Rusya ve Çin gibi ülkelerden teknik destek almaktadır.

Güney Sudan’ın ayrılma sürecinin demokratik yollardan tamamlanması şartıyla uyguladığı ambargoyu kaldırmayı vaadeden Amerika bu sürecin tamamlanmasının ardından şimdi de Darfur sorunu öne sürerek somut adımlar atılmasını istemektedir.

Sudan’da çok sayıda insanın yaşamına malolan uçak ve helikopter kazaları son tahlilde dönüp dolaşıp İslam ülkelerinin teknolojik kapasite yetersizliğine gelmektedir. Yeri geldiğinde Müslümanlara ait olmayan teknolojik alet-cihaz veya araçlar, bedeli her ne kadar ödenmiş olsa da,  siyasi, askeri ve diğer alanlarda baskı unsuru olarak kullanılmaktadır. Hele bir de bunun sağlık alanında uygulamaları bulunmakta ki o konu hiç kabul edilebilir değil.

Bunun çok tipik bir örneğini gene Sudan’da çalıştığım yıllarda şahit olmuştum. İHH’nın sponsorluğu ile fakir fukaranın ücretsiz ameliyat edildiği bir göz hastanesinde kullandığımız cihazlardan biri bozulmuş ve yedek parçasını Amerika’daki üretici firmadan sipariş etmek durumunda kalmıştık. Parasını ödemeye hazır olduğumuz halde sırf Sudan’da kullanılacağı için firma parçayı göndermeyi reddetmişti. Mısır’daki başka bir aracıdan parça temin edilene kadar verilen hizmet sırf bu ambargo nedeniyle aksamıştı.

Amerika bu tarz konularda ambargosunu sürdürdüğü gibi bir de ülkenin zar zor elde ettiği kazanımları yerle bir edebilmekte. 1997 yılında yaşanan Şifa ilaç fabrikasının bombalanması da bunun en tipik örneğidir. Hatırlanacağı gibi Sudan-Amerika ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde kimyasal silah üretildiği iddia edilerek Şifa ilaç fabrikası Kızıldeniz’den bombalanmıştı. Çocuk ilaçları üreten fabrika bombalama sonucu tamamen yok edilmişti. Sonrasında tahmin edileceği gibi ilaç sıkıntısı yüzünden çok sayıda çocuk ölümü gerçekleşti.     

Buna benzer onlarca örnek verilebilir elbette. Sudan’ın yüzleştiği bu sorunlar Amerika ile siyasi ideolojileri uyuşmayan diğer ülkelerin (İran, Küba, Zimbabve vs.) zaman zaman karşılaştığı sorunlar. Sudan’da sık sık yaşanan uçak kazaları da bu ideolojik gerilimin en bariz dışa yansıması.