Cuma, Temmuz 22, 2011

KITLIK ve SOMALİ

KITLIK ve SOMALİ
Serhat Orakçı
Dünya Bülteni, Temmuz 2011


1991 yılından beri iç savaşa sahne olan Somali son elli yılın en büyük açlık krizi ile karşı karşıya. Gelen haberlere göre insanlar yiyecek bulmak için günlerce aç susuz yürüyerek daha güvenli bölgelere sığınırken bölgede açlıktan ölümler yaşanmakta. Krizin boyutu giderek büyürken detayları ise insanı düşündürüyor.


Birleşmiş Milletler son açıklamasında Somali’nin güneyinde yer alan iki bölgede Bakool ve Aşağı Shabelle’de “Kıtlık(Famine)” olduğunu duyurdu. BM ayrıca krize müdahale edilmemesi halinde önümüzdeki iki ayda krizin Somali’nin sekiz eyaletinde daha başlayacağını duyurdu. Şu an Aşağı Shabelle, Bakool, Benadir, Gedo ve Hiran’da 310 bin dolayında çocuk açlıktan ölmek üzere. Somali’de 3 milyon insan acil gıda yardımı bekliyor. Ve insanlar kitleler halinde yer değiştirerek Mogadişu, Kenya ve Etiyopya’daki mülteci kamplarına sığınıyor.


Somali 1991 yılından beri iç savaşa sahne oluyor. Ülkede silahlı çatışmalar yaşanıyor. Ülkenin güney bölgeleri ve iç kesimleri Amerika’nın El-Kaide ile ilişkilendirdiği ve terörist listesine aldığı El Şebab’ın kontrolü altında. Bu yüzden Amerika Somali’ye ambargo uyguluyor ve Etiyopya’nın desteği ile El Şebab’ı tasfiye etmek istiyor. Ülkede resmi bir devletin olmaması bu tür insani krizleri daha da derinleştiriyor.


Bürokratların ve Sivil Toplum Kuruluşlarının F-word diye tanımladıkları kıtlık kavramını telaffuz etmeleri krizin en üst yani beşinci seviyede olduğuna işaret ediyor. Bu tanımın resmi ağızdan yapılabilmesi için belli bazı kriterlerin gerçekleşmesi gerek; yani belli sayıda insanın ve çocuğun ölmesini beklemek gerek.


Uzmanlar bu kelimenin çok güçlü olduğunu hatta hükümet devirebilecek güçte olduğu görüşünde. Kıtlığın bir önceki evresi ise “Yetersiz Beslenme (Starvation).” Yani bugün Somali’nin karşılaştığı kriz yetersiz beslenme sorunun kıtlığa dönüşmesi. BM’nin ya da diğer kurumların kıtlık alarmı vermesi için toplam nüfusun %20’sinin günlük 2.100 kaloriden daha az beslenmesi, toplam çocuk nüfusunun %30’unun yetersiz beslenme seviyesinde olması, her gün 10.000 kişide 2 ölümün ya da 10.000 çocukta 4 çocuğun beslenme yüzünden ölmesi gerekiyor.


Bu kriterler gerçekleştiğinde “KITLIK” alarmı veriliyor ve dünya kamuoyundan destek isteniyor. Genellikle hükümetler prestijleri açısından bu seviyeyi kolay kolay kabullenmiyorlar. Bu yüzden Somali’de devlet olmadığı için kıtlık alarmı vermek de BM’ye düştü. Somali’deki geçici hükümet yetkilileri sorunun kapasitelerini aştığını itiraf ederek yardım çağrısında bulundu. BM 1991-1992 yıllarından bu yana Somali’de ilk kez Kıtlık alarmı veriyor.


Bugün Afrika Boynuzunda yaşayan 10 küsur milyon insanın hayatı risk altında. Sorun sadece Somali ile sınırlı değil. Kenya ve Etiyopya gibi ülkelerde de yetersiz beslenme ve açlık sorunu var. Sorun zamanında çözülmezse açlıktan ölen insan sayısının daha da artması bekleniyor. Amerikan Yardım Ajansı(USAID) ülkelere göre gıda yardımı bekleyen insan sayısını şöyle sıralıyor:


Yardım bekleyen insan sayısı toplam: 10,27 milyon


Kenya: 3,5 milyon


Etiyopya: 3,2 milyon


Somali (Acil) : 2,85 milyon


Uganda: 600 bin


Cibuti: 120 bin


Kenya’daki Somalili mülteciler (Acil): 405,068


Etiyopya’daki Somalili mülteciler (Acil): 111,556


Somali’de yaşanan gıda krizine sebep ülkedeki iç savaş ve siyasi istikrarsızlığın yanında kuraklık ve gıda fiyatlarındaki %30’luk artış gerekçe gösteriliyor. Bunların hepsi farklı oranlarda sorunu etkileyen faktörlerdir.


Somali’deki gıda sorunu 2009 yılından beri devam etmekte. Son zamanlarda yeterli yağmur alamayan bölge kuraklığın pençesi altında. Ülkedeki geçici hükümet tarım planlaması yapmaktan çok uzak. Tarım arazileri verimli kullanılamazken ülkenin diğer kaynakları da askeri harcamalarla çarçur edilmekte.


Orta Doğu coğrafyasında yaşanan son gelişmeler ve petrol fiyatlarındaki artış tarımsal üretimi de etkilemektedir. Ulaşım giderlerindeki ve girdi fiyatlardaki bu artışlar temel gıda maddelerinin fiyatlarını da belirlemektedir. Gıda fiyatlarındaki bu artış gelişmemiş ülkelerdeki yoksul halkı etkilerken yoksulluğun kol gezdiği Güney Asya’daki bazı ülkelerin Afrika ülkelerinden pek de farkı yok aslında.


Somali’deki siyasi istikrarsızlığa gelince bu Amerika’nın o bölgedeki varlığı ile ilişkilendirilebilir. Daha geçtiğimiz hafta Amerika’nın Somali’deki Guantonamo tarzı gizli hapisleri gündeme geldi. Amerika askeri birimleri bu iddiayı reddetse de Amerika’nın bu bölgedeki silahlı operasyonları bilinmekte. Amerika, Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu açıklarında gemilere düzenlenen korsan saldırıları durdurmak iddiasıyla bu bölgedeki askeri varlığını arttırmakta. Kızı Denizi en iyi kontrol eden stratejik konuma sahip Somali, Irak ve Afganistan ile aynı kaderi paylaşıyor; bu yüzden de yakın bir gelecekte istikrara kavuşması pek olası görünmüyor.


Ramazan ayının yaklaştığı şu günlerde Somali’de açlıktan ölümler yaşanıyor. Oruç tutacak Müslümanlar Somali’deki kardeşlerini durumunu daha iyi anlayacaktır. Umarız İslam ülkeleri ve özellikle Türkiye bonkör davranarak Somali’ye gereken desteği bir an önce verirler.





Pazartesi, Temmuz 04, 2011

Çin-Sudan İlişkilerinde Son Perde

Çin-Sudan İlişkilerinde Son Perde


Serhat Orakçı


Dünya Bülteni, Haziran 2011


Son yıllarda Afrika ülkeleri ile güçlü stratejik ilişkiler geliştiren Çin yönetimi 27-30 Haziran arasında Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i ağırlıyor. Resmi görüşme için Ömer El Beşir’i davet ettiğini açıklayan Çin uluslarası baskılara rağmen bu davetinde ısrarcı.


Hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi(UCM) tarafından tutuklama kararı bulunan Ömer El Beşir’in yurtdışı ziyaretleri bugüne kadar hep sorunlu geçerken bu sefer durum başka gözüküyor. Obama yönetimi Çin-Sudan görüşmesine sıcak bakarken Çin’den Sudan üzerinde baskı kurmasını ve Güney Sudan meselesinin çözümünü istiyor. Son günlerde gelişen olaylar adeta bu ziyaretin sıradan bir görüşme olmayacağına işaret ediyor.
Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, hakkında 2003 yılından beri çatışmaların sürdüğü Darfur’da soykırım yaptığı gerekçesi ile çıkartılan tutuklama kararı sonrasında Eritre, Mısır, Katar, Çad, Libya ve Kenya’yı ziyaret etti. Özellikle Kenya ziyareti yoğun tepki çekerken Sudan Devlet Başkanı birçok dış gezisini ise güvenlik gerekçeleri ve oluşan baskılar nedeniyle iptal etmek zorunda kaldı. Beşir’in daha önce yapmayı planladığı Türkiye ve Malezya ziyaretleri de benzer şekilde iptal edilmişti.


Afrika’nın yüzölçümü açısından en büyük ülkesi Sudan hatırlanacağı gibi geçtiğimiz Ocak ayında önemli bir halkoylamasını geride bıraktı. Bağımsızlık isteyen Güney Sudan bölgesi Ocak referandumu ile bu hakkı elde etti. Güney Sudan Temmuz ayında resmi olarak bağımsızlığını ilan edip bağımsızlık kazanmaya hazırlanırken öte tarafta Kuzey-Güney gerilimi bir türlü yatışmak bilmiyor.


Ocak referandumundan bu yana Güney Sudan istikrardan giderek uzaklaşırken Kuzey-Güney gerilimi arada kalan petrol bölgesi(Abyei) nedeniyle giderek tırmanıyor. Son aylarda askeri hareketlilik yaşanan bölge Sudan petrol rezervlerinin %80’ine sahip olması nedeniyle hem Kuzey için hem Güney için oldukça önemli.


Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir son açıklamasında Güney Sudan’a üç opsiyon verirken petrol sorununun çözülmemesi halinde Güney Sudan’dan Kızıl Deniz’deki Port Sudan limanına uzanan petrol boru hattını keseceklerini duyurdu. Bu senaryonun gerçekleşmesi ise gelirleri yüzde 98 oranında petrole dayalı Güney Sudan’ın krize sürüklenmesi anlamına geliyor. Altyapısı oldukça yetersiz Güney Sudan ise bugüne kadar tüm hesaplarını petrol gelirine endekslemiş durumda. Uluslarası küresel güçler tarafından Kenya veya Uganda üzerinden alteratif boru hattı yapılmasına ilişkin projeler gündeme gelse de yıllar süreceği için bu kısa vadede şimdilik mümkün görünmüyor.


Ömer El Beşir Güney Sudan’ın petrolden Kuzeye pay vermesini ya da boru hattından geçecek miktara göre varil başına fiyatlandırma yapılmasını talep ederken sorunun çözülmemesi halinde ise boru hattını kullanıma tamamen kapatmakla tehdit ediyor. Oysa Sudan petrollerinin en büyük alıcısı Çin için petrolün güvenle çıkarılması ve liman şehri Port Sudan’a taşınması büyük önem arzediyor. Bu sebeple Ömer El Beşir’in yapacağı Çin ziyareti bazı pazarlıkların yapılması için iyi bir fırsat. Bu sistemin işlemesi için Çin’in Sudan’ı ikna etmesi gerekiyor.


Ömer El Beşir Çin Haber Ajansı Xinhua’ya verdiği demeçte Sudan ile Çin’i siyasi, ekonomik ve kültürel alanda stratejik partner olarak tanımladı. Petrolün yanında birçok sektörde yatırım gerçekleştiren Çin için Afrika içinde Sudan önemli bir ticari partner. Sudan’da 15 bin civarında Çin yurttaşı yaşamakta ve Çin yatırımları ülkede hızla artmakta.


İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) gibi uluslararası örgütler Çin üzerinde şimdiden baskı kurmaya başladı. Darfur’da soykırım yaptığı gerekçesi ile yargılanan ve hakkında tutuklama kararı çıkartılan Ömer El Beşir’in Çin’e gidecek olması tepkiyle karşılanıyor. Çin’in insanlık suçu işleyen liderler tarafından ziyaret edilmesini istemeyen grupların yoğun baskılarına rağmen Çin Dışişleri Sözcüsü Hong Lei geçtiğimiz günlerde Çin’in yıllardır desteklediği Beşir’i davet etme hakkı olduğunu ve Çin’in UCM’ye taraf olmadığını savundu. Çin yönetimi bugüne kadar yaptığı açıklamalarda Darfur sorununu Sudan’ın iç sorunu olarak algılarken soruna mudahil olmamaya özen gösterdi.


Görünen o ki ekonomik çıkarlarını herşeyin üstünde tutan Çin yönetimi Ömer El Beşir’i ikna etmeye çalışacak. Petrol fiyatlarının tırmanışa geçtiği bir ortamda ekonomik büyümesini sürdürmek isteyen Çin için kritik bir görüşme. Çin yönetimi bugüne kadar yoğun alyapı yatırımı gerçekleştirdiği Sudan’da tarafları küstürmeden bir çözüm üretmenin peşinde. Güney Sudan’ın 9 Temmuzda bağımsızlığını ilan etmesinden önce gerçekleşecek bu görüşme Çin-Sudan ilişkilerinde adeta son perde.