Cumartesi, Aralık 27, 2008

Afrika'da Açlık

Afrika'da Kronik Açlığın Temel Sebepleri

Yazan: Osman Atalay
Düşünce Gündem, Sayı: 47, 2008


Afrika, 1980’li yıllarda kıtada yaşanan büyük kuraklık ve buna bağlı sebeplerden kaynaklanan toplu ölümlerle dünya kamuoyunun gündeminde yer almaya başladı. Bu yıllardan sonra da dönem dönem -bazen yoğun bir şekilde- kıtadaki kuraklık, açlık, bulaşıcı hastalıklara bağlı ölümlerle ilgili yayınlanan istatistikler, dünya kamuoyunda düzenli olarak yer buluyor. Kıtaya dair yayınlanan bu istatistiki veriler ile buradaki insani durumun her yıl daha da kötüye giden bir grafik izlediğine tanıklık ediyoruz.

BM, Dünya Bankası, IMF gibi kurumlar Afrika’ya yönelik yardım projelerini, programlarını ve Afrika’yı ıslah etme çalışmalarını ortalama üç ila dört yılda bir Afrika’da ya da Batı ülkelerinde düzenlenen konferanslarda dile getiriyorlar. Afrika’ya uzun yıllardır hem maddi hem de manevi, siyasi, kültürel ve ekonomik destekler verilmesine rağmen maalesef kıtada yaşanan sorunların çözümünde ilerleme sağlanamıyor. Kıtada kronikleşen açlık ve hastalıkların siyasi, ekonomik ve sağlık alanında yaşanan sıkıntıların bertaraf edilmesi konusunda ne yazık ki kayda değer bir iyileşme bir türlü sağlanamıyor.

Sahip olduğu yer altı ve yer üstü zenginlikleri, tarıma elverişli toprakları, tropikal iklimi ve çok büyük turizm potansiyeli düşünüldüğünde kıtadaki en temel sorunun, klişeleşmiş bir ifadeyle, sömürge devletleri ve onların yağmalama zihniyetleri olduğunu görüyoruz. Bugün Afrika’nın zengin maden yatakları güçlü Batılı şirketler tarafından işletiliyor ve elde edilen zenginlikten bölge insanı faydalanamıyor.

Diğer taraftan Afrika’da yaşanan tüm sorunların kaynağı olarak sömürge devletlerinin gösterilmesi, sorumluluklarını yerine getirmede başarısız olan bölge ülkelerinin idarecileri için bir kılıf görevi görüyor. Ülke kaynaklarını kullanmada başarısız olan ya da kendi çıkarlarını halkın çıkarlarının önünde gören idareciler, günah keçisi olarak Batılıları suçlamaktan geri durmuyorlar. Kıtada yaşanan insani problemlerin çözümü için herkesin üzerine düşen sorumluluğu alması gerekiyor. 1960’lı yıllarda Afrika ülkeleri kendi topraklarını ekiyor, kendi ihtiyaçlarını karşılayabildikleri gibi Avrupa’ya da gıda maddesi ihraç ediyorlardı.

Bugün aslında eğitim, uluslararası iletişim ve teknolojik imkanların çok kısıtlı olduğu ve küresel yapılanmanın tamamen dışında olan bir Afrika yok artık. Afrika, günümüzde Avrupa, Hindistan ve Amerika kıtası ile yakın ilişki içinde ve ülkeler arasında eski sömürge ilişkilerinden farklı bir yol izlenmekte. Ancak Afrika ülkeleri de küresel rüzgardan payını almakta, kapitalist sömürgeci sermaye, Afrika’nın çok yönlü potansiyelini dün olduğu gibi bugün de kullanmaya devam etmektedir.

Afrika halklarının kıtada yaşanan olumsuz koşullarla ilgili hiç mi günahı yok? Tabii ki asıl sorun Afrikalı devlet yöneticilerinin, Afrikalı akademisyenlerin, Afrikalı aydınların, eğitimini Afrika’nın dışında tamamlayan fakat ülkesine dönmeyen öğrencilerin, kabileci yönetim tarzı anlayışının… Yine, Afrika’nın kaynaklarının yabancı şirketlere satılması veya ortak işletilmesi, kıta halkının kendi kaynaklarını kullanamaması kıtada yaşanan açlığın ve yoksulluğun en temel sebeplerini oluşturmakta.

Yıllardır Dünya Bankası, IMF ve BM’den alınan yardımların yerli yerinde, programlı olarak kullanılmaması, sorunların kronikleşmesini beraberinde getirmiştir. Son yıllarda üst üste yapılan Afrika zirveleri Çin, Hindistan ve Türkiye’de Afrikalı üst düzey yöneticilerinin bir araya gelmeleri, daha ziyade ticari iş birliği kapsamında olmaktadır. Oysa bugün Afrika’daki asıl sorun hükümetlerde baş gösteren yolsuzluklardır. Bu yolsuzlukların önü alınmadığı takdirde Afrika’nın boğuştuğu temel sorunlar ne Dünya Bankası ne IMF ne de BM ve STK’lar tarafından sağlanan lokal yardımlar ile çözüme kavuşturulabilir. Afrikalı idarecilere ve onların kontrolüne bırakılan maddi desteklerin hiç biri, Afrika’nın problemlerini çözmeye muktedir değildir.

Afrika’nın yoksulluk ve geri kalmışlık kaderini ancak Afrika’nın kendi insanı değiştirebilir ama önce sorunların kaynağının doğru tespit edilmesi gerekiyor. Kıtada yaşanan yolsuzlukların temel sebebi, mevcut hükümetlerin yaklaşımları ve eğitim seviyesinin düşüklüğüdür. Kıtaya yardım götüren yabancı STK’ların yıllardır devam eden özverili çabalarının onda biri maalesef yerel idarecilerde görülmüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder