MORİTANYA NOTLARI
Dünya Bülteni, Mayıs 2012
Serhat ORAKÇI
Moritanya 1,2 milyon kilometre karelik geniş
yüzölçümüne rağmen sadece 3,5 milyon insana ev sahipliği yapmakta. Ülkenin
kuzey doğusu çöllerle kaplı olduğu için bu bölgelerde yerleşim bulunmamakta. Atlas
Okyanusunun kıyısında kalan başkent Novakşot ise yoğun bir şehir. Tarımsal
üretimin çok az yapıldığı ülkede temel geçim kaynağı balıkçılık, hayvancılık ve
değerli madenlerden oluşmakta.
Atlas okyanusu kenarında uzun sahile sahip ülke
geniş balıkçılık potansiyeline sahip. Modern balıkçılığın yapılmazken insanlar ilkel
kayıklar ile avlanmakta ve Japonya en büyük balık alıcısı. Az nüfusuna rağmen
20 milyon büyük baş hayvana sahip ülkede et en temel gıda maddesi olarak
karşımıza çıkıyor. Bu büyük potansiyele rağmen ne yazık ki paket sütler
Almanya’dan ithal gelmekte. Ülke aynı zamanda geniş altın rezervlerine sahip.
15 yıldır bu ülkeye yatırım yapan Kanadalı bir şirket ise altını çıkartıp
işlemekte. Kurduğu 10 bin nüfuslu altın şehrinde her milletten insana rastlamak
mümkün. Moritanya aynı zamanda dünyanın en büyük demir madeni üreticisi.
Moritanyalılar genel itibariyle sakin ve
dindar insanlar. Batı Afrika’daki eski ilmi gelenekleri çöl medreselerinde
devam ettiriyorlar. Bu medreselerde ezbere dayalı dini eğitim verilmekte. Bu
eğitimin bir sonucu olarak normal hafızların yanında bir de hadis hafızları
var.
Mavi Marmara gemisinde yapılan katliam
sonrasında İsrail ile diplomatik ilişkilerini bitiren Moritanya ülkedeki İsraillileri
ülkelerine geri postalamış. Türkiye’nin Moritanya’daki elçiliği ise henüz çok
yeni. TİKA’nın eski başkanı Musa Kulaklıkaya buraya atanan ilk büyükelçi. Konuştuğumuz
Moritanyalıların memnuniyetle bahsettiği ve bir yıldır görev yapan elçimiz Türkiye-Moritanya
ikili ilişkilerinin gelişim açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu
düşünüyor. Moritanya’da bazı sektörlerin hızla geliştiğini, ülkenin son
yıllarda hızla büyüdüğünü belirten Büyükelçi buraya gelecek işadamlarına
bölgesel düşünmelerini tavsiye ediyor. Lojistik gibi sektörlerde yatırım
yapacakların Moritanya üzerinden Batı Afrika’daki diğer ülkelere açılım
yapabileceklerini belirtiyor.
Bizim Moritanya’ya gidiş amacımız ise ne
altın ne de ticaret. Biz İHH İnsani Yardım Vakfını temsilen ülkede yaşanan
kuraklık krizini ve mülteci sorununu yerinde görmek için yola koyulduk.
Hedefimizde ise Moritanya’nın Mali sınırı var. Mali‘nin kuzeyinde bağımsızlık
ilan eden AZAWAD bölgesinden gelen mültecileri ziyaret ederek mülteci kampında
gıda dağıtımı gerçekleştireceğiz. Son aylarda Batı Afrika ile ilgili uluslar
arası kamuoyunda gündeme gelen tartışmaları yerinde görme ve inceleme
niyetindeyiz.
Sadece Moritanya değil Batı Afrika’daki
birçok ülke bugün gıda krizi içinde. Çad’tan başlayarak Moritanya’ya uzanan
kuşakta 18,4 milyon insan gıda yetersizliği sorunu ile yüzyüze. Önümüzdeki yaz
aylarında ise kuraklık nedeniyle sorunun daha da büyümesi beklenmekte. Bölgede
yaşanan aşırı sıcaklar ve yetersiz yağışlar bir gıda krizine dönüşürken Mali’de
yaşanan siyasi istikrarsızlık ise bölge ülkelerini mülteci sorunu ile karşı
karşıya bırakmış.
22 Mart’ta gerçekleşen askeri darbe sonrası
Mali’de artan siyasi istikrarsızlık sebebiyle bölgesel bir mülteci sorunu
yaşanmakta. 320 binden fazla insan çevre ülkelere sığınırken bu sayı giderek
artmakta. Bu gelişmelerden bağımsız başlayan bölgesel kuraklık ise başta Mali,
Moritanya olmak üzere diğer ülkelerdeki gıda güvenliğini de tehdit etmekte.
Yetersiz su miktarı ve kuraklık başta hayvanları dolaylı yollardan da insanları
ve çevre sağlığını tehdit etmekte. Daha sıcak geçmesi beklenen Mayıs, Haziran,
Temmuz ve Ağustos aylarında ise durumun daha da kötüleşmesi bekleniyor.
Moritanya’nın başkenti Novakşot’tan yola
çıkarak karayolu ile Mali sınırındaki Bassikunu kasabasına geçtik. İstanbul’dan
hareket edişimizin 5. gününde ancak Bassikunu kasabasının 20 km. dışında
UNHCR(Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) kontrolündeki Mberra mülteci
kampına ulaşabildik. 48 saat süren zorlu kara yolculuğu boyunca ise 45 askeri
kontrol noktasından geçtik. Her kontrol noktasında aynı sorgulamaya maruz
kaldık. Meşakketli geçen 1.600 km’lik yol boyunca bölgede yaşanan kuraklık ve
su sıkıntısının insanlar, hayvanlar ve bitki örtüsü üzerinde bıraktığı etkiyi
görme şansı elde ederken Mberra kampına ulaştığımızda ise Mali’nin AZAWAD
bölgesindeki Timbuktu, Gao ve Tidal gibi yerleşim birimlerinden kaçan 62 bin
mültecinin durumunu yerinde inceleyerek sıkıntılarını dinleme şansı bulduk.
Yol boyunca toplu hayvan ölümlerinin
gerçekleştiği yerleşkelerden geçtik. Bölgede su miktarı oldukça yetersiz ve
mevcut suyun kullanımı ise aynı oranda meşakkatli. Mevcut kuyularda ise suyun
çıkartılmasının develer ve eşekler yardımıyla yapıldığı, tahtadan makaralı
oldukça eski bir sistemin kullanılmakta. Çıkartılan az bir miktar su ise
hayvanlar arasında paylaştırılmakta.
Bölgeye en erken dokuzuncu ayda yağmur
yağması beklenirken sıcak geçecek Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında
tablonun daha da kötüleşeceği ve kuraklık sorunun insanları ve hayvanları daha
derinden etkileyeceği, tamamı Müslüman olan bölge insanlarının Ramazan ayında
ise oldukça zorlanacağı aşikar.
Yol boyunca geçtiğimiz küçük kasabalarda en
dikkat çeken şey ise yol kenarlarındaki açık hava otelleri ve lokantaları idi.
Yol kenarlarına sıralanmış minderler ve yastıklardan oluşan bu açık hava otellerinde
yolcular mola verip geceleyebiliyor. Duruma göre bazılarında televizyon
hizmeti, yemek hizmeti, daha kalın yastık ve döşek gibi ekstra hizmetler de var.
Aynı şekilde çadırdan yapılma lokantalar da yol kenarlarında hizmet veriyor.
İpe asılı etlerden seçim yapılıp isteğe göre ızgara-tava yaptırılabiliyor.
Bassikunu kasabası Mali sınırına 60km.
uzaklıkta küçük bir yerleşim birimi. Kasabanın 20km. ilerisinde ise Mberra
olarak adlandırılan mülteci kampı bulunmakta. UNHCR tarafından oluşturulan
kampta Mali’nin kuzeyindeki AZAWAD bölgesinden kaçan 62 civarında mülteci
yaşamakta.
Genel itibariyle durumlarından memnun olan
mülteciler verilen gıdanın yetmediğinden ve zamanında verilmediğinden şikayet
etmekteler. Kampın güvenli olduğunu söyleyen mültecilerin en büyük sorunu ise
sıcaklar. Mültecilerin çok büyük çoğunluğu çadırda yaşarken son dönemde gelen
mültecilerin ise derme çatma yerlerde yaşamakta. Kamptaki diğer bir sorun ise
WC ve Banyo. Mülteciler kullanım suyunu
sadece birkaç merkezden taşıyarak temin edebilmekteler. Olası herhangi bir
yangına karşı kamp dışında bir itfaiye aracı bekletilirken çocuklara eğitim
vermek üzere oluşturulan üç çadır okul ise boş. Sıcağa bağlı güneş
çarpmalarının sık sık yaşandığı kampta bir çadır hastane hizmet vermekte.
Mali’nin bağımsızlık ilan eden AZAWAD
bölgesindeki tarihi yerleşim birimi Timbuktu başta olmak üzere Gao, Tidal ve
diğer yerleşim birimlerinden gelen farklı etnik yapıdaki mülteciler bir arada
yaşamaktalar. Tuareg ve Arap kökenli mültecilerin sayısı oldukça fazla.
Gıda dağıtımlarımız sırasında kampın ileri
gelenleri ile yaptığımız görüşmede AZAWAD bölgesinde yaşayan halkın aynı oranda
mağdur olduğunu öğrendik. Bölgeye hiç yardım ulaşmadığını oradaki halkın çok mağdur
olduğunu söyleyen kamp liderleri Mali hükümetinin yardım koridoru açmayı
reddettiği bu yüzden insani yardımın ulaşmadığını bildirdiler. Moritanyalıların
kendilerine çok cömert davrandığını ancak kendilerinin de fakir olması
sebebiyle ellerinden fazla bir şey gelmediğini söyleyen Malili mülteciler
İHH’nın ve Türkiye’nin kendilerine daha fazla yardım göndermesini talep
ettiler.
Dönüş yolumuz da gidiş kadar meşakkatli idi. Uçağımıza
yetişmek için sık sık kalan vakti hesaplarken gece çölde yol alma gibi bir
gaflete düştük. Kumdaki araba izlerini kaybettikten sonra uzun süre çölde dolanarak
aynı izleri bulmaya çalıştık. Artık umudumuzu yitirip müsait bir yerde
gecelemeyi düşünmeye başlamıştık ki ufukta beliren küçük bir ışığı fark ederek
bir kasabaya oradan da tarif üzerine ana yola çıktık. Her şeye rağmen
mültecilere ulaşmanın ve onların dertlerini dinlemenin sevinci ve Moritanya’nın
sıcak insanları ile tanışmanın mutluluğu içinde yol çabucak geçip gitti.
Moritanya’dan başlayıp Çad’a uzanan kuşakta
yaşanan gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Arap Baharı sonrası ekonomik
ilişkileri sekteye uğrayan bu ülkeler adeta kırılgan bir hat oluşturuyor.
Afrika kıtası içinde karasal ülkelerin ardı ardına sıralandığı bu ülkelerde
halkın gelir durumu oldukça hassas. Bu yüzden küçük sarsıntılar büyük etkiler
bırakıyor. Devletler ise halklarını bu etkilerden koruyacak güçten yoksun.
Bölge halkları her zamankinden daha çok yardıma ihtiyaç duyuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder