Cumartesi, Mayıs 26, 2012


MORİTANYA NOTLARI
Dünya Bülteni, Mayıs 2012
Serhat ORAKÇI

Moritanya 1,2 milyon kilometre karelik geniş yüzölçümüne rağmen sadece 3,5 milyon insana ev sahipliği yapmakta. Ülkenin kuzey doğusu çöllerle kaplı olduğu için bu bölgelerde yerleşim bulunmamakta. Atlas Okyanusunun kıyısında kalan başkent Novakşot ise yoğun bir şehir. Tarımsal üretimin çok az yapıldığı ülkede temel geçim kaynağı balıkçılık, hayvancılık ve değerli madenlerden oluşmakta.

Atlas okyanusu kenarında uzun sahile sahip ülke geniş balıkçılık potansiyeline sahip. Modern balıkçılığın yapılmazken insanlar ilkel kayıklar ile avlanmakta ve Japonya en büyük balık alıcısı. Az nüfusuna rağmen 20 milyon büyük baş hayvana sahip ülkede et en temel gıda maddesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu büyük potansiyele rağmen ne yazık ki paket sütler Almanya’dan ithal gelmekte. Ülke aynı zamanda geniş altın rezervlerine sahip. 15 yıldır bu ülkeye yatırım yapan Kanadalı bir şirket ise altını çıkartıp işlemekte. Kurduğu 10 bin nüfuslu altın şehrinde her milletten insana rastlamak mümkün. Moritanya aynı zamanda dünyanın en büyük demir madeni üreticisi.

Moritanyalılar genel itibariyle sakin ve dindar insanlar. Batı Afrika’daki eski ilmi gelenekleri çöl medreselerinde devam ettiriyorlar. Bu medreselerde ezbere dayalı dini eğitim verilmekte. Bu eğitimin bir sonucu olarak normal hafızların yanında bir de hadis hafızları var.

Mavi Marmara gemisinde yapılan katliam sonrasında İsrail ile diplomatik ilişkilerini bitiren Moritanya ülkedeki İsraillileri ülkelerine geri postalamış. Türkiye’nin Moritanya’daki elçiliği ise henüz çok yeni. TİKA’nın eski başkanı Musa Kulaklıkaya buraya atanan ilk büyükelçi. Konuştuğumuz Moritanyalıların memnuniyetle bahsettiği ve bir yıldır görev yapan elçimiz Türkiye-Moritanya ikili ilişkilerinin gelişim açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyor. Moritanya’da bazı sektörlerin hızla geliştiğini, ülkenin son yıllarda hızla büyüdüğünü belirten Büyükelçi buraya gelecek işadamlarına bölgesel düşünmelerini tavsiye ediyor. Lojistik gibi sektörlerde yatırım yapacakların Moritanya üzerinden Batı Afrika’daki diğer ülkelere açılım yapabileceklerini belirtiyor.   

Bizim Moritanya’ya gidiş amacımız ise ne altın ne de ticaret. Biz İHH İnsani Yardım Vakfını temsilen ülkede yaşanan kuraklık krizini ve mülteci sorununu yerinde görmek için yola koyulduk. Hedefimizde ise Moritanya’nın Mali sınırı var. Mali‘nin kuzeyinde bağımsızlık ilan eden AZAWAD bölgesinden gelen mültecileri ziyaret ederek mülteci kampında gıda dağıtımı gerçekleştireceğiz. Son aylarda Batı Afrika ile ilgili uluslar arası kamuoyunda gündeme gelen tartışmaları yerinde görme ve inceleme niyetindeyiz.

Sadece Moritanya değil Batı Afrika’daki birçok ülke bugün gıda krizi içinde. Çad’tan başlayarak Moritanya’ya uzanan kuşakta 18,4 milyon insan gıda yetersizliği sorunu ile yüzyüze. Önümüzdeki yaz aylarında ise kuraklık nedeniyle sorunun daha da büyümesi beklenmekte. Bölgede yaşanan aşırı sıcaklar ve yetersiz yağışlar bir gıda krizine dönüşürken Mali’de yaşanan siyasi istikrarsızlık ise bölge ülkelerini mülteci sorunu ile karşı karşıya bırakmış.

22 Mart’ta gerçekleşen askeri darbe sonrası Mali’de artan siyasi istikrarsızlık sebebiyle bölgesel bir mülteci sorunu yaşanmakta. 320 binden fazla insan çevre ülkelere sığınırken bu sayı giderek artmakta. Bu gelişmelerden bağımsız başlayan bölgesel kuraklık ise başta Mali, Moritanya olmak üzere diğer ülkelerdeki gıda güvenliğini de tehdit etmekte. Yetersiz su miktarı ve kuraklık başta hayvanları dolaylı yollardan da insanları ve çevre sağlığını tehdit etmekte. Daha sıcak geçmesi beklenen Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ise durumun daha da kötüleşmesi bekleniyor.

Moritanya’nın başkenti Novakşot’tan yola çıkarak karayolu ile Mali sınırındaki Bassikunu kasabasına geçtik. İstanbul’dan hareket edişimizin 5. gününde ancak Bassikunu kasabasının 20 km. dışında UNHCR(Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) kontrolündeki Mberra mülteci kampına ulaşabildik. 48 saat süren zorlu kara yolculuğu boyunca ise 45 askeri kontrol noktasından geçtik. Her kontrol noktasında aynı sorgulamaya maruz kaldık. Meşakketli geçen 1.600 km’lik yol boyunca bölgede yaşanan kuraklık ve su sıkıntısının insanlar, hayvanlar ve bitki örtüsü üzerinde bıraktığı etkiyi görme şansı elde ederken Mberra kampına ulaştığımızda ise Mali’nin AZAWAD bölgesindeki Timbuktu, Gao ve Tidal gibi yerleşim birimlerinden kaçan 62 bin mültecinin durumunu yerinde inceleyerek sıkıntılarını dinleme şansı bulduk.

Yol boyunca toplu hayvan ölümlerinin gerçekleştiği yerleşkelerden geçtik. Bölgede su miktarı oldukça yetersiz ve mevcut suyun kullanımı ise aynı oranda meşakkatli. Mevcut kuyularda ise suyun çıkartılmasının develer ve eşekler yardımıyla yapıldığı, tahtadan makaralı oldukça eski bir sistemin kullanılmakta. Çıkartılan az bir miktar su ise hayvanlar arasında paylaştırılmakta.

Bölgeye en erken dokuzuncu ayda yağmur yağması beklenirken sıcak geçecek Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında tablonun daha da kötüleşeceği ve kuraklık sorunun insanları ve hayvanları daha derinden etkileyeceği, tamamı Müslüman olan bölge insanlarının Ramazan ayında ise oldukça zorlanacağı aşikar.

Yol boyunca geçtiğimiz küçük kasabalarda en dikkat çeken şey ise yol kenarlarındaki açık hava otelleri ve lokantaları idi. Yol kenarlarına sıralanmış minderler ve yastıklardan oluşan bu açık hava otellerinde yolcular mola verip geceleyebiliyor. Duruma göre bazılarında televizyon hizmeti, yemek hizmeti, daha kalın yastık ve döşek gibi ekstra hizmetler de var. Aynı şekilde çadırdan yapılma lokantalar da yol kenarlarında hizmet veriyor. İpe asılı etlerden seçim yapılıp isteğe göre ızgara-tava yaptırılabiliyor.   

Bassikunu kasabası Mali sınırına 60km. uzaklıkta küçük bir yerleşim birimi. Kasabanın 20km. ilerisinde ise Mberra olarak adlandırılan mülteci kampı bulunmakta. UNHCR tarafından oluşturulan kampta Mali’nin kuzeyindeki AZAWAD bölgesinden kaçan 62 civarında mülteci yaşamakta.

Genel itibariyle durumlarından memnun olan mülteciler verilen gıdanın yetmediğinden ve zamanında verilmediğinden şikayet etmekteler. Kampın güvenli olduğunu söyleyen mültecilerin en büyük sorunu ise sıcaklar. Mültecilerin çok büyük çoğunluğu çadırda yaşarken son dönemde gelen mültecilerin ise derme çatma yerlerde yaşamakta. Kamptaki diğer bir sorun ise WC ve Banyo.  Mülteciler kullanım suyunu sadece birkaç merkezden taşıyarak temin edebilmekteler. Olası herhangi bir yangına karşı kamp dışında bir itfaiye aracı bekletilirken çocuklara eğitim vermek üzere oluşturulan üç çadır okul ise boş. Sıcağa bağlı güneş çarpmalarının sık sık yaşandığı kampta bir çadır hastane hizmet vermekte.

Mali’nin bağımsızlık ilan eden AZAWAD bölgesindeki tarihi yerleşim birimi Timbuktu başta olmak üzere Gao, Tidal ve diğer yerleşim birimlerinden gelen farklı etnik yapıdaki mülteciler bir arada yaşamaktalar. Tuareg ve Arap kökenli mültecilerin sayısı oldukça fazla.

Gıda dağıtımlarımız sırasında kampın ileri gelenleri ile yaptığımız görüşmede AZAWAD bölgesinde yaşayan halkın aynı oranda mağdur olduğunu öğrendik. Bölgeye hiç yardım ulaşmadığını oradaki halkın çok mağdur olduğunu söyleyen kamp liderleri Mali hükümetinin yardım koridoru açmayı reddettiği bu yüzden insani yardımın ulaşmadığını bildirdiler. Moritanyalıların kendilerine çok cömert davrandığını ancak kendilerinin de fakir olması sebebiyle ellerinden fazla bir şey gelmediğini söyleyen Malili mülteciler İHH’nın ve Türkiye’nin kendilerine daha fazla yardım göndermesini talep ettiler.

Dönüş yolumuz da gidiş kadar meşakkatli idi. Uçağımıza yetişmek için sık sık kalan vakti hesaplarken gece çölde yol alma gibi bir gaflete düştük. Kumdaki araba izlerini kaybettikten sonra uzun süre çölde dolanarak aynı izleri bulmaya çalıştık. Artık umudumuzu yitirip müsait bir yerde gecelemeyi düşünmeye başlamıştık ki ufukta beliren küçük bir ışığı fark ederek bir kasabaya oradan da tarif üzerine ana yola çıktık. Her şeye rağmen mültecilere ulaşmanın ve onların dertlerini dinlemenin sevinci ve Moritanya’nın sıcak insanları ile tanışmanın mutluluğu içinde yol çabucak geçip gitti.  

Moritanya’dan başlayıp Çad’a uzanan kuşakta yaşanan gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Arap Baharı sonrası ekonomik ilişkileri sekteye uğrayan bu ülkeler adeta kırılgan bir hat oluşturuyor. Afrika kıtası içinde karasal ülkelerin ardı ardına sıralandığı bu ülkelerde halkın gelir durumu oldukça hassas. Bu yüzden küçük sarsıntılar büyük etkiler bırakıyor. Devletler ise halklarını bu etkilerden koruyacak güçten yoksun. Bölge halkları her zamankinden daha çok yardıma ihtiyaç duyuyor.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder