Türkiye’nin Afrika Altyapısı Yeterli mi?
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Eylül 2011
Ana muhalefet lideri Afrika’ya gitme modasına uyup Somali-Kenya sınırındaki Dadaab mülteci kampına gittiğinde büyük medya kuruluşları “Kılıçdaroğlu Somali’ye gidiyor/gitti” tarzı başlıklar attı. Başbakan Tayyip Erdoğan ise Kılıçdaroğlu’nun yolu şaşırıp Kenya’ya gittiğini söyledi. Bu Somali / Kenya tartışması aslında Türkiye’deki Afrika ile ilgili sathi bilgi düzeyini dışa vuran bir örnekti. Buradan eğer gazeteler manipülatif amaçla bilerek Somali vurgusu yapmadılarsa Dadaab mülteci kampının yerini bilmedikleri sonucu çıkar. Yok eğer bilinçli yapılan bir şey ise buradan da Türk halkının bu coğrafya hakkındaki cahilliğini süistimal ettikleri sonucu çıkar.
Açlık krizi nedeniyle yaşanan son gelişmeler ve Somali üzerinden yürütülen tartışmalar Afrika alanında ne kadar az sayıda uzmana sahip olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Türkiye tarihinin uzantısı konumundaki bu bölgeleri anlama ve değer biçmede derinleşme ihtiyacımızın olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye bu bölgede rol üstleniyor, barış getirmek istiyor bu yönde umut telkin ediyor ancak bunun temelini oluşturacak bakış açısı ve altyapısı ile ilgili entelektüel altyapı sorgulanmıyor.
Son birkaç yılda alelacele açılan bir iki kürsüyü saymazsak Türkiye’de Afrika üzerine araştırma yapan, bilgi üreten ve olayları yorumlayan akademik mekanizmanın, bölge uzmanlarının olmaması Türkiye için büyük bir boşluk. Şu an Afrika için bu boşluğu bu coğrafyada faaliyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşları bir nebze olsun giderse de akademik mekanizmanın işlemesi, fikir ve yaklaşım üretmesi gerekmekte. Üniversiteler bünyesinde açılan Afrika araştırmaları ise bilinç yoksunu. Sorsak bütçe falan derler ama asıl sebep başka yerde. Bu sorumluluğu hissetmek ve bu kıtaya muhabbet beslemekten yoksunlar.
Sömürgecilik ile Afrika’ya damgasını vuran Batı, araştırma kuruluşları ile de entelektüel ve akademik alanda tekel oluşturmuş durumda. Günümüzde Afrika araştırmaları yürüten kürsü, enstitü ve araştırma kuruluşlarının çok büyük kısmı hala birkaç ülkededir. Sömürgecilik sonrası bu kıtaya ilgisini sürdüren birkaç emperyalist devlet bu araştırma kurumları ve Sivil Toplum Kuruluşları sayesinde Afrika’nın gündemini, önceliklerini belirlemekte. Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları ile TİKA ile Afrika’da varlığını hissettirse de entelektüel anlamda büyük bir boşluk söz konusu. Bu da ancak araştırma kuruluşlarının verimli çalışmaları ile olur.
2005 yılında başlatılan Afrika Açılım sürecinin şimdiye kadar bu konuda altyapı tesis etmesi gerekirdi. Motor sporları için bile onlarca dergi varken Türkiye’de Afrika üzerine yayın yapan tek bir akademik dergi hala bulunmamakta. Bırakalım dergiyi bir internet sitesi dahi yok. Afrika dediğimizde yakın coğrafyamızdaki 54 ülkeden ve 1 milyar nüfustan bahsettiğimiz unutulmamalıyız… Somali krizi çıktığından beri araştırma merkezleri konuya ilişkin neler sunacak diye takip ediyorum ama Somali ülke profilinin dışında bir şey çıkmadı. Hal böyle iken entelektüel altyapı, bilgi ve uzman yokken Afrika Açılımı nasıl gerçekleşecek Türkiye Somali’de barış sürecine nasıl katkı sağlayacak? Afrika ile ilgili tüm bilgi akışı Reuters, BBC ve CNN’den, Batılı araştırma kurumlarından sağlanırken nasıl olup kendi özgün yaklaşımımızı ortaya koyacağız?
Yakın bir coğrafya olmasına rağmen Kuzey Afrika dışında Afrika’nın geri kalanı hakkında bile entelektüellerimiz tıkanma yaşamakta. Bu coğrafyada meydana gelen siyasi, kültürel ve ekonomik gelişmeleri takip eden az sayıda insanımız varken nasıl oluyor da büyük işlere soyunuyoruz? Somali’de El-Şebab ile Geçici hükümet arasında meydana gelen silahlı çatışmaları durdurmak ve ülkeye barış getirmek gibi bir amaç entelektüel altyapı olmadan hayal olur. Resmi olarak 20 yıldır resmi bağımızın olmadığı bir coğrafyada bu bölgedeki dengeleri ve unsurları anlamadan hareket etmek yanlış olur.
Afrika’nın Somali nedeniyle Türkiye’nin gündeminde olduğu bu zaman dilimi eksikleri görmek açısından yararlı olacaktır. Bilgi, analiz ve yorum üreten bir mekanizma er ya da geç oluşmalıdır. Bunun zamanı da çoktan gelmiş ve geçmektedir. Umarız bu eksiklik devlet eliyle veya özel girişimlerle hızla giderilir.