Cumartesi, Mayıs 08, 2010

Afrika'nın Değişen Dinamikleri

Afrika’nın Değişen Dinamikleri
Yazan: Serhat Orakçı
Dünya Bülteni, Mayıs 2010

Afrika’nın devasa ülkesi Sudan önemli bir seçimi geçtiğimiz günlerde geride bıraktı. 24 yıl aradan sonra yapılan seçimle Ömer El Beşir ülke genelinde aldığı %68’lik oy ile tekrar başkanlık koltuğuna otururken Salva Kir Mayardit yarı-özerk Güney Sudan’da aldığı %92,9’luk oyla tekrar Güney Sudan Devlet Başkanlığına seçildi. Kuzeyde Ulusal Kongre Partisinin, Güney de ise Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM)’in beklenen zaferi ile sonuçlanan seçim bir nevi Sudan’daki kutuplaşmayı pekiştirmiş oldu. Kuzey eyaletlerinin Ömer El Beşir etrafında toplanırken Güney Sudan halkının güneyin bağımsızlığını isteyen Salva Kir etrafında toplanması 2011 Güney Sudan Referandumu için de önemli bir ipucu vermiş oldu.


Yakın bir zamanda bilindiği gibi Sudan’ın güneyden ikiye bölünmesi beklenmekte. Lakin bu bölünme kendi içinde bazı açmazlar barındırmakta. Öncelikle belirtmek gerekir ki güney-kuzey ayrımı çok net bir sınır hattı tarafından belirlenmiş değil. Sudan Dışişleri Bakanı Deng Alor’un geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama bu ayrımın %80’inin tamamlandığı yönündeydi. Sorun içeren sınırlar ise geri kalan %20’lik kısım içerisinde. Bahsi geçen tartışmalı bölgelerin başında ilkin Abyei gelmekte. Büyük miktarda petrol rezervi barındıran bölge güney-kuzey sınırında stratejik bir lokasyonda bulunmakta. Yirmi yıl süren Sudan iç savaşında büyük tahribata uğrayan bölge muhtemel bir bölünmede tekrar tartışmaların merkezine oturacaktır. Güney yönetimi de Kuzey yönetimi de bu stratejik bölgeyi kaybetmek istemeyecektir.


Güney Sudan’ın bölünmesi Sudan’ın geçmişine bakıldığında da tarihi bir açmaza işaret ediyor. Sudan’ın 19.yy’dan beri parçası olan bölge 1980’lere değin bağımsız bir yönetim talebinde bulunmazken hep kabile reislerinin yönetimi altında bulunmuş ve zayıf da olsa merkez ile bağlarını devam ettirmiştir. Ancak 1980’lerde Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM) tarafından ilk kez dillendirilen bağımsızlık fikri Güney Sudan’ın kuzeydeki Hartum yönetiminden ayrılarak bağımsız bir ülke kurmasını öngörmüş ve ülkeyi yirmi yıllık iç savaşa sürüklemiştir. 2005 yılında güney ile kuzey arasında barış zemini oluşturan anlaşma ile taraflar Güney Sudan’ın 2011 yılında bağımsız bir referandum ile kaderini belirlemesinin yolunu açmıştır.


Batılı devletler tarafından desteklenen bölünmenin gerçekleşmesi durumunda Güney Sudan, Afrika kıtasının en genç ama buna karşın en zayıf devleti statüsü kazanacak. Böylece Güney Sudan, Afrika kıtasının en büyük devletinin önemli bir bölgesi olmaktan çıkıp bir çok Afrika ülkesi arasına sıkışmış, deniz bağlantısı olmayan küçük bir devlet konumu kazanacak. Bölünme aynı zamanda Sudan’ı tümden etkileyerek Sudan’ın Afrika’nın önemli bir aktörü olma potansiyelini zedeliyecek. Bölünmeyle birlikte coğrafi olarak büyük bir toprak kaybına uğrayacak ülke Kenya, Uganda, Kongo gibi güney sınır komşuları ile irtibatını da yitirecek. Bu bölünme aynı zamanda Nil Nehri suyunun kullanım hakları üzerinde yeni bir tartışmayı da beraberinde getirecektir.


Güney Sudan’ın bölünmesi stratejik açıdan bakıldığında Kuzey, Doğu ve Orta Afrika üzerinde varolan dengelerin tekrar gözden geçirilmesine yol açacaktır. Bu itibarla bakıldığında Nil Nehrinin kullanımı açısından da Nehir üzerindeki denkleminde değişmesi beklenebilir. Sudan-Mısır ittifakı karşısında Etopya-Kenya-Uganda ittifakı yeni bir partner kazanarak Güney Sudan’ı yanlarına aldıklarında bu Sudan ve Mısır için ciddi bir tehdit oluşturacaktır.


Sıradan halkın en basit haliyle ‘Hiç olmazsa Güneylilerden kurtuluruz...’ ya da ‘Böylece Araplardan kurtuluruz...’ şeklinde dillendirdiği Güney Sudan’ın bölünmesi aslında sancılı bir döneme işaret etmekte. Muhtemel bölünme başta Kuzey ve Doğu Afrika olmak üzere Orta Afrika’da kıta iç dinamiklerini derinden etkileyerek bölgesel parametreleri değiştirecektir. Bu bölünme sonrasında Güney Sudan büyük bir kazanım elde edemeyecekken; genel olarak Sudan çok şey kaybedecektir. 2011 Ocak ayında yapılacak referandum sonrasında Güney Sudan’ın ayrılması gerçekleşir ise Sudan önemli bir nüfus ve toprak kaybına uğrayacak, petrol gelirlerininin büyük bir bölümünü yitirecek ve aynı zamanda dört ülke ile sınırını kaybederek gelecek zaman dilimi içerisinde bölgesel bir güç olma şansını tammen yitirecektir. Beklenen bölünme gerçekleşmez ise bu Sudan’ın varolan potansiyel gücünü devreye sokarak Afrika kıtası içerisinde etkili bir bölgesel aktör olmanın yolunu açarak; farklı dinleri, dilleri ve ırkları barındıran Sudan’a kültürel zenginliğini sürdürme şansını tekrar tanıyacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder