Sudan’ın Kültürel Geleceği Nasıl Şekillenecek?
Serhat Orakçı
Aralık 2010, Dünya Bülteni
Toprak büyüklüğü, nüfusu, barındırdığı farklı kültürler ve tarihi geçmişi dikkate alındığında şüphesiz Afrika kıtasının en önemli ülkelerinde biri olarak göze çarpan Sudan önümüzdeki ay yarı-özerk Güney Sudan bölgesi için referanduma gitmeye hazırlanıyor. Tarihi bir gelişme olarak nitelendirilen bağımsızlık referandumunun Sudan ve Doğu Afrika içinde bölgesel etkilerinin olması bekleniyor. Hristiyan çoğunluğun yaşadığı 10 milyon nüfusa sahip neredeyse Türkiye büyüklüğündeki Güney Sudan bölgesinin referandum sonucuna göre tam bağımsızlık hakkı kazanması ve yeni ülke kimliğiyle yoluna devam etmesi muhtemel olasılıklar arasında yer alıyor. Kuzey-güney sınır hattında zengin petrol rezervlerinin yeraldığı düşünüldüğünde önemli ekonomik sonuçlar doğurması beklenen referandumunun Sudan’daki kültürel dokuyu derinden etkilemesi beklenebilir.
Konunun ekonomik boyutu bir kenara bırakılarak sadece kültürel açıdan bakıldığında şu soruyu sormak gerekiyor: Hristiyan çoğunluğun ve Müslüman azınlığın yanında Afrika yerli inanışlarının hala yaşadığı Güney Sudan bölgesinin Sudan’dan ayrılması durumunda ülkenin kültürel geleceği nasıl şekillenecek? Bu sorunun cevabı sadece günümüz politikası ve beklentileri ile alakalı değil elbette uzantıları yüzyıllar öncesine İslam’ın Sudan ve Doğu Afrika ülkelerinde yayıldığı yıllara aynı zamanda da kıtanın geçirdiği sömürge sürecine kadar uzanmakta.
Afrika kültürleri üzerine önemli değrlendirmeler yapan akademisyen Ali Mazrui 1986’da yayınlanan (The Africans: A Triple Heritage) kitabında Güney Sudan’ın yakın gelecekte Araplaşacağından ve İslamlaşabileceğinden söz ediyor. Kolonyalist güçlerin İslamın Afrika kıtasındaki ilerleyişini Kenya, Etiyopya gibi Doğu Afrika ülkelerinde kesmeyi başardıklarını belirten Mazrui bugünlerde referandum süreci ile gündemden düşmeyen Güney Sudan’ın İslamlaşmasına neredeyse kesin gözüyle bakıyor. Ali Mazrui ortaya koyduğu görüşü şöyle açıklıyor: “Güney Sudanlılar, Araplaşma sürecinin İslamlaşma sürecinden daha fazla ve hızlı şekilde yaşandığı tek Alt-Sahara topluluğudur. Güney’de yaşayan Sudanlılar, Arapçayı İslam’dan daha çabuk ve hızlı benimsemişlerdir ve bu süreç bugün de devam emektedir. Sudan’ın Güney bölgelerininin böylesine hızlı bir şekilde dilsel düzlemde Araplaşmasının iki olası sonucu olacaktır: Güney Sudanlılar Mısır’daki Kıptilere benzer bir topluluk haline gelecektir. Ya da Güney Sudan’ın Araplaşması İslamlaşmasını da beraberinde getirecektir. Böylece Sudan’ın güney bölgeleriyle kuzey bölgelerindeki farklılıklar ortadan kalkacak ve bu yörelerdeki insanlar birbirleriyle kaynaşmış olacaktır.” Seksenli yılların başında Sudan’da patlak veren ve 2003’e kadar süren kuzey-güney iç savaşı dikkati alındığında oldukça iyimser bir yaklaşım ortaya koyan akademisyen öngörüsünü şöyle tamamlıyor: “Olaya tarihsel ve toplumbilimsel gerçekler ve gelişmeler açısından bakıldığında uzun bir süre Araplar tarafından yönetilmiş bulunan Sudan’ın tümünün yakın bir gelecekte bütünüyle otomatik olarak İslamlaşacağını görmek hiç de zor olmasa gerek.”
Karşıt minvalde görüş belirten medeniyetler çatışması tezinin babası Huntington’a göre ise Güney Sudan, Hıristiyan ve İslam medeniyetlerinin arasına sıkışmış bir fay hattı. Çok ilgi gören “Medeniyetler Çatışması” kitabında İslam’ın kanlı sınırları başlı altında Güney Sudan’a değinen Huntington Sudan’da kuzey-güney arasında 1956 yılından beri yaşanan çekişmenin temeline dini ve kültürel faktörleri oturtuyor. Ona göre fay hattı savaşlarının yaşandığı bu coğrafyada Müslüman çoğunluğa sahip kuzey İslam coğrafyasından destek alırken Hıristiyan çoğunluğa sahip güney Hristiyan dünyadan besleniyor.
Yaşanan son gelişmeler bu bölgede bir kutuplaşmayı doğurdu. İslam ülkeleri bloğu Arap-Afrika Zirvesi gibi organizasyonlar aracılığıyla Sudan’da merkezi hükümeti ve Sudan’ın bütünlüğünü destekleyen açıklamalar yaptı. Amerika’nın başını çektiği Batı ülkeleri bloğu ise Güney Sudan’ın ayrılmasını açıktan destekleyen mesajlar verdiler. Bu desteğin arkasında hiç şüphesiz klise odaklarının bulunuğunu da unutmamak gerekir. Tarihi referandumda çoğunluğun sağlanması ve Güney Sudan’ın yeni bir ülke kimliğine bürünmesi halinde Mazrui’nin zaten Araplaşmış Güney Sudan bölgesinin otomatikman İslamlaşacağı yönündeki öngörüsü büyük oranda sekteye uğrayacaktır. Bu öngörünün gerçekleşmesi başka dinamiklere bağlı hale gelecektir. Bölgede fiziksel olarak toprak ve sınır ayrışmasının yaşanması Huntington’un bölge hakkındaki tespiti ışığında Hıristiyan-Müslüman kültürel ayrımı daha keskin hale gelecektir. Böylesi bir durumun ise İslam coğrafyasını gösteren sınırların haritalar üzerinde resmen gerilemesi ve İslam’ın Afrika’da gerileyişi veya Hıristiyan dünyanın zaferi olarak zihinlere yansıyacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder