Afrika’nın elmas zengini ülkelerinden Orta Afrika Cumhuriyeti 2013 yılından bu yana istikrar arayışı içerisinde. Bilindiği gibi ülkede son dönemde yaşanan olaylar çok sayıda sivil kaybına ve büyük göç dalgalarına neden oldu. Olaylar ilk olarak 2013 yılı başında, çoğunluğu Müslümanlardan oluşan silahlı Seleka Hareketi’nin Devlet Başkanı François Bozize’yi devirmesi ile başladı. François Bozize ülkenin kasasını boşaltarak ülkeyi terk ederken Seleka içinden seçilen General Michel Djotodia Orta Afrika’nın ilk Müslüman devlet başkanı olarak ilan edildi. Bu sıra dışı olay sadece Bozize’nin kaderini değiştirmekle kalmadı, ülkedeki Müslümanların da kaderini değiştirdi.
İktidar değişimin ardından ise Bozize taraftarlarının kurduğu anti-Balaka ismindeki silahlı çeteler, ülkede azınlık konumundaki Müslümanlara yönelik saldırılar düzenlemeye başladı. Ardından Fransa askerî bir hamle gerçekleştirdi ve askerî birliklerini 4,5 milyon nüfuslu Orta Afrika Cumhuriyeti’ne gönderdi. Fransa burada Hristiyan anti-Balaka çetelerini kontrol altına almak yerine Müslümanları kontrol altına alan sinsi bir siyaset izledi. Başta Seleka mensuplarının ve diğer Müslümanların evlerine baskınlar düzenleyerek “silahsızlandırma” adı altında tırnak makasından tornavidaya kadar her türlü kesici aleti topladı. Buna karşılık Fransa, anti-Balaka denen çetelerin acımasız saldırılarına sessiz kaldı. Böylece Müslümanlar karşısında daha da güçlenen anti-Balaka çeteleri inanılmaz şiddet olaylarına imza attılar. İnsanları sokak ortasında taşlayarak ve yakarak öldürmek gibi acımasız eylemler gerçekleştirdiler. Ülkede Müslümanlara yönelik resmen soykırım uygulandı.
Afrika’nın genelinde olduğu gibi Orta Afrika’daki Fransa siyaseti, açık bir şekilde sorunları çözmekten çok, kendine yakın bir ismi iktidara taşımaya odaklandı. Sokakta şiddet olaylarının artışını bahane eden Fransa baskı uygulayarak Djotodia’yı istifaya zorladı. Ve ardından ülkede Fransa yanlısı yeni bir geçiş hükümeti tesis edildi. Bugün hâlâ bu hükümet iş başındadır. Anti-Balaka çeteleri varlığını hâlâ sürdürmektedir. Ancak Müslüman nüfusun oldukça azaldığını ve İslam’ın neredeyse tamamen tasfiye edildiğini söyleyebiliriz. Ülkedeki Müslümanların %80’i güvende olmadıkları için göç etmek zorunda kaldı. Başkent Bangui’deki Müslüman nüfus yüz binlerden binlere düşerken bugün Orta Afrikalı Müslümanların çoğu Çad ve Kamerun’daki mülteci kamplarında zor şartlar altında yaşamaktalar. 450 bin civarında iç ve 450 bin civarında dış göç bulunmakta. Kaç kişinin öldürüldüğü ise bilinmiyor. Müslümanların mallarına el konulurken şimdilerde evleri, dükkânları ve arsaları hukuksuzca satılıyor.
Böyle bir ortam içinde 13 Aralık’ta Orta Afrika Cumhuriyeti yeni anayasa için referandum oylaması yaptı. Yeni anayasa geçiş konseyi tarafından oy çoğunluğu ile kabul edilmişti. Halk oylaması ile de yasalaştı. Yeni anayasa meclisin yanında bir de senato kurulmasını ve seçim kurulu kurulmasını içeriyor. Bakanların elini güçlendiren bazı maddeler var. Bundan böyle devlet başkanı ve başbakan, icraatlarında bakanların onayını almak zorunda kalacaklar. Bundan sonra yer altı madenlerini ilgilendiren konularda millet meclisi onayı gerekecek. Bu da meclisin gücünü kuvvetlendiren bir madde. Çetelere karşı ağır yaptırımlar getirmekte. Herhangi bir çete mensubunun politikaya girmesini önlerken çetelerin devlete intikal etmesini de engellemekte.
Yeni anayasa her ne kadar kâğıt üzerinde güçlü görünse de güvenliğin tesis edilemediği ülkede uygulanması zor görünüyor. Burada anayasadan çok devletin anayasayı uygulama kararlılığı ve gücü önem kazanıyor. Dünyanın en iyi anayasası bile olsa uygulanmadıktan sonra bir önemi yok. Ayrıca güvenlik nedeniyle katılımın az olduğu referandum oylamasına ülkedeki Müslümanlar dahil olamadılar çünkü çoğunluğu çevre ülkelerde göçmen durumundalar.
Referandum oylamasının ardından geçtiğimiz günlerde başkanlık seçimleri için yeniden halk sandık başına gitti. Geçiş konseyi tarafından onaylanan 30 aday seçimde yarıştı. Eski başkan Bozize’nin adaylığı kabul edilmezken şimdiki geçici devlet başkanı Catherine Samba-Panza da aday olarak kabul edilmedi. Referandum oylamasında olduğu gibi başkanlık seçimine de Müslümanlar iştirak edemediler.
Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 1960’dan beri altı başkan ve altı anayasa değiştiğini belirtmek isterim. Orta Afrika son 50 yılda beş cumhuriyet, altı geçiş hükümeti ve bir imparatorluk gördü. Aslına bakılırsa Fransa’ya yakın isimlerin yarıştığı bu seçim, yönetmenliğini François Hollande’ın yaptığı bir nevi demokrasi tiyatrosu.