Anlayış Dergisi
Sayı: 1 Haziran 2003
http://www.anlayis.net/makaleGoster.aspx?dergiid=1&makaleid=2841
AFRİKA söz konusu olduğunda içimizi hep bir hüzün kaplar. Yoksul ve AIDS’li Afrika’yı bilmeyenimiz var mı? Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, sık aralıklarla çeşitli kurumlar konferanslar düzenler. Raporlar hazırlanır Afrika’yı kurtarmak adına. İstatistikler sunulur kamuoyuna. Afrika için düşünülen yardım paketlerinden bahsedilir. Peki bütün bu çabalar ne için diye sormadan edemiyor insan. Safça bir düşünceyle bu kişiler çok iyi niyetliler; başkalarına yardım etmek için çırpınıp duruyorlar diyebiliriz. Fakat bu çok gülünç bir açıklama olur. Ne Afrika’nın düştüğü durumu açıklar, ne de bizim Afrika’nın sorunlarını anlamamıza yardımcı olur.
Başta söylemem gerekir ki amacım, çeşitli istatistikler arasında bağlantılar kurup Afrika’da neler olup bittiğini gözler önüne sermek değil. Öncelikle size gerçeğin kendisinden, gördüğüm kadarıyla biraz Soweto’dan bahsedeceğim. Sonra da Güney Afrika’daki ciddi boyutlara ulaşan sosyal sorunlardan... Ama daha öncesinde Güney Afrika’daki kent yerleşiminden söz etmem gerek.
Güney Afrika’da kentlerin iki üç kilometre dışında siyah bölgeleri -yerleşimleri- var. İnsanın aklı ırkçı Apartheid (beyaz azınlık hükümeti) rejiminden kalma bu uygulamayı kabullenmekte gerçekten zorlanıyor. Siyahlar sabahları şehre çalışmaya gidiyorlar. Akşamları tekrar gettolarına dönüyorlar. Bunlar şanslı olanlar. Bir işi ve tenekeden de olsa başını sokacak evi olmayan evsiz ve işsizler de var elbette. Geneli tek katlı, bahçeli müstakil evlerden, iş merkezlerinden ve eğlence mekânlarından oluşan kent ve kasabalar gayet düzenli, modern, alt yapısı sağlam ve yeşillik içinde iken şehrin dışına itilmiş siyah mahalleleri bakımsız, pejmurde ve en önemlisi de tenekeden. Apartheid rejimi 1994 seçimlerinde sandığa gömülse de kurduğu düzen maalesef işlemeye devam ediyor.
Soweto, South Western Township anlamına geliyor. Township Güney Afrika’ya has bir adlandırma. Sadece siyahilerin yaşadığı yer -bölge- anlamına geliyor. Soweto, Johannesburg’un on altı kilometre uzağında kalan, Güney Afrika’daki en büyük siyah bölgesi. Nüfusu tam olarak bilinmese de aşağı yukarı üç milyon insanın yaşadığından bahsediliyor. Evlerin geneli diğer siyah bölgelerinde olduğu gibi tenekeden. Uzaktan bakmak bile insanın içini ürpertiyor. Yan yana dizilmiş on binlerce paslı teneke kutu. On beş yirmi metre karelik, derme çatma tenekelerle çevrili kulübelerde bu insanların nasıl yaşadığını anlamakta insan güçlük çekiyor. Burada insanlar yaşamıyor, yaşam savaşı veriyor âdeta. Bazı evlerin görünümleri reklam tabelalarından farksız. Pas tutmuş teneke duvarlar kararmış. Yağmurda su damlayan yerlere başka tenekelerden yama üstüne yama atılmış. Akşam olduğunda bu çirkin manzara da varlığını yitiriyor. Elektrik yoksunu Soweto karanlığa bürünüyor. Elektriği kullanma imkânı olanlar da faturasını ödeyemediklerinden karanlıktalar. Evlerden sızan cılız mum ışıkları da olmasa insan burasını savaş yıllarından kalma, terkedilmiş bir virane sanır.
Siyahi nüfus arasında AIDS’e yakalanma oranı çok yüksek. Yaklaşık olarak her gün 1650 kişi HIV virüsü kapmakta. Her yıl 70 bin ile 100 bin arasında bebek HIV pozitif olarak dünyaya gelmekte. Nüfusu 45 milyon olan Güney Afrika’da resmi rakamlara göre beş milyon AIDS/HIV hastası var. 2000 yılındaki 15-49 yaş arası ölümlerin yüzde 40’ı AIDS kaynaklı. Ortalama yaşam süresi 59’dan 49’a düşmüş durumda. Hükümet, siyahlara beyazları göstererek yaşam tarzınızı değiştirin demek dışında ve sağa sola göstermelik prezervatif kutusu koymak dışında çaresiz. Amerikalı dev ilaç üreticileri ile Hükümet anlaşmazlık halinde. Nevirapine üreticisi şirket bütün Güney Afrika’ya bedava ilaç dağıtmayı bile göze almış, hükümetten onay bekliyor.
Gelişmemiş ülkelerin sorunları hemen hemen aynı: Kontrol altına alınamayan bütçe açıkları, günden güne düşen kişi başı milli gelir, arttıkça artan vergi oranları, yüksek işsizlik... Güney Afrika’da da durum pek farklı değil. İşsizlik çok ciddi rakamlara ulaşmış bulunuyor. Ekonomi iş olanağı üretme gücünü kaybetmiş. Her gün iş piyasasına 1000 kişi girerken ekonominin buna verebildiği cevap 200 kişilik. Güney Afrika Merkez Bankası’nın hesaplamalarına göre işsizlik yüzdesi her yıl 1-2 puan artmakta. Eğer ekonomi %1-2’lik yavaş büyümesini hızla arttıramazsa beyaz-siyah ayrışması çalışanlar ve yaşamını yasadışı yollardan sürdüren işsizler arasında cereyan etmeye başlayacak. Bunun yanında yine önemli bir sorun kanunlarca yasaklansa da emek piyasasında devam eden ırkçılık. Beyaz ücret ortalaması siyah ücret ortalamasından beş kat fazla. Hükümet dışarıdan gelecek yabancı yatırımlara ve turizm sektörüne bel bağlamış. Ama en büyük handikabı, gittikçe çoğalan yüksek suç oranı.
Güney Afrika’nın kalbi Johannesburg her on yedi saniyede ciddi bir suçun, her yarım saatte bir cinayetin, her iki dakikada ev soygununun ve her üç dakikada bir de tecavüz vakasının gerçekleştiği bir şehir. Polis suçluları yakalamaktan, hapishaneler suçluları alıkoymaktan aciz. Ekonomi kurtarıcıları yabancı yatırımın azlığından, turist sayısının yetersizliğinden yakına dursunlar bu ülke ahlâki değerlerini günden güne yitirmekte. İnsanlar arasında çok ciddi bir güven sorunu var. Kimse kimseye güvenemez hale gelmiş. Sokakta yürümek ölümü, tecavüzü, iyi ihtimalle soyulmayı göze almak demek. Arabayla kırmızı ışıkta durduğunuzda başınıza bir silah dayanması an meselesi. Eğer bu hâlâ gerçekleşmediyse sadece tedbirli ve biraz da şanslısınızdır o kadar... Her ev bir hapishane. Dikenli tellerle kaplı her evin etrafı. Eğer maddi durumunuz iyiyse evinizin etrafındaki dikeli tellerden 10 bin voltluk elektrik geçirtebilir, ya da evinizin önüne silahlı bir güvenlik elemanı dikebilirsiniz. Alternatifler bu kadar değil; sizi korumaya çoktan hazır bir mafya ile anlaşarak evinizin korumasını sağlayabilirsiniz.
Tecavüzün hızla tırmanışı diğer bir korkutucu trend. Bakire biriyle girilecek cinsel ilişkinin AIDS’i tedavi edeceği yönündeki safsatalar cahil halk arasında büyük kabul görmekte. Son kurban daha beş aylık bir bebek. Interpolün rakamlarına göre sadece 2000 yılında 52 bin tecavüz vakası gerçekleşmiş. Kurbanların %40’ı 18 yaşından küçük. 2001 yılının ilk yarısında kurbanların %20’si 11 yaşından daha küçük.
Irk ayrımcılığına dayalı Apartheid rejimine karşı mücadeleyi kazanan Güney Afrika bugün işsizliğe, yoksulluğa, suça, AIDS’e karşı yenilmiş durumda. Bu tabloya rağmen bu ülkeye diğer Afrika ülkelerinden kaçak yollarla giren, siyasi olarak sığınan on binlerce insan var. 1995 resmi tahminlerine göre yasal ya da yasa dışı yollardan Güney Afrıka’da çalışan bir milyon Mozambiklinin 500 bin kadarı iç savaştan kaçan mülteciler. Botswana’dan, Zimbabwe’den, Mozambik’den, Somali’den, Nijerya’dan... İnsanlar bu ülkeye mülteci olarak, kaçak olarak giriş yapıyorlar.
Güney Afrika, Afrika kıtasının en gelişmiş ülkelerinden biri. Fakat su, çamura bulanmış durumda. İnsanlar umutla, pisliğin dibe çökmesini bekliyorlar. 1331’de İbn-i Battuta’nın Kilwa’ya (Mombasa yakınlarında bir ada) yaptığı seyahate dair “Kilwa dünyanın en güzel, en iyi ve zarifçe inşa edilmiş şehirlerinden biri” sözlerinden bu yana asırlar geçti. Yeryüzündeki her toprak parçası gibi Afrika da yazgısına boyun eğdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder