Doğu Afrika ve Yemen’de Önlenebilir Krizler
Serhat Orakçı
Yeni Şafak, 12 Mart 2017
2015 yılından beri Doğu
Afrika’da iklim mevsim normallerinin üstünde sıcak seyrederken beklenen yağış
miktarı da düşmemekte. Su kaynaklarındaki azalma nedeniyle bir süredir küçük
tarımsal üreticiler ve hayvan yetiştiricileri olumsuz etkilenmekte. Bu duruma
bağlı olarak gıda ürünlerinin fiyatı artarken alım gücü düşük yoksul kesimler
gıda temin etmekte zorlanmaktalar. Açlık krizi alım gücü en düşük halk
kesimlerini ölümle karşı karşıya getirmekte. İnsanlar öğün sayılarını azaltarak
ve yemeklerini paylaşarak dayanmaya çalışmakta. Durum iyice kötüleştiğinde ise
imkan bulanlar daha güvenli bölgelere göç etmekte; imkan bulamayanlar ise sessizce
kaderlerini beklemekte.
6 yıl aradan sonra
Somali tekrar kuraklığa bağlı yeni bir açlık krizinin pençesinde. 12 milyon
nüfuslu ülkede 6 milyon insanın hayatını riske eden büyük bir kriz yaşanmakta.
Somali’nin yeni Başbakanı Hassan Ali Khaire Bay bölgesinde açlığa bağlı
ölümlerin başladığını duyururken dış aktörlerden de ülkesine destek çağrısında
bulundu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres de acilen Mogadişu’yu
ziyaret ederek yaşanan krize dikkat çekti. Türkiye’de de Kızılay, Tika ve
Afad’ın girişimiyle 30 kadar sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek Doğu
Afrika ve Yemen için #umudol sloganıyla yardım çağrısında bulundu.
Hatırlanacağı gibi Somali’de
2011 yılında yaşanan ölümcül kuraklık sonrasında 250 bin insan hayatını
kaybetmiş Kenya ve Etiyopya gibi ülkelere kitlesel göçler yaşanmıştı. Türkiye
büyük bir insani hamle başlatarak Somali için seferber olmuştu. Henüz 2011
krizinin yaraları tam manasıyla sarılamamışken ülke yeni bir açlık krizinin
eşiğinde maalesef.
Birleşmiş Milletlerin
yardım çağrısı yaptığı tek ülke Somali değil ancak. Güney Sudan’da da ciddi bir
kriz yaşanıyor. Ülkede 2013 yılından bu yana yaşanan etnik sebepli çatışmalar hem
mülteci krizi hem de gıda krizine yol açmakta. 2011’de Sudan’dan bağımsızlık
kazanan ülke 6 yıl aradan sonra şimdi hem iç savaşa hem de açlık krizine sahne
olmakta. Birleşmiş Milletler Unity Eyaletinde açlık krizi olduğunu resmen ilan
ederken 100 bin insanın hayati risk altında olduğunu duyurdu. Ülkedeki iç
savaşın yol açtığı insani dram çok büyük boyutlarda; 2.1 milyon insan ülke
içinde göç ederken 1.5 milyon insan da çevre ülkelere sığınmış halde. Güney
Sudan genelinde 5.5 milyon insan çeşitli seviyelerde insani yardıma ihtiyaç
duyuyor.
Doğu Afrika coğrafyasına
komşu durumdaki Yemen’de de durum farksız. 2014 yılından beri iç savaş
ortamının hakim olduğu ülkede 18 milyon insan yardıma ihtiyaç duymakta. Suudi
Arabistan-İran çekişmesine sahne olan Yemen’deki savaş ortamı hem iç hem de dış
göçmen üretmeye devam ederken ülke halihazırda üç parçaya bölünmüş durumda.
Kriz Üretici Olarak İnsan
Her üç ülkeden de yürek
burkan fotoğraflar gelmeye devam ediyor. Ölen hayvan sürüleri, bakıma muhtaç
cılız çocuklar, göç eden insanlar kafileleri üzerinden çaresizlik resmediliyor.
Tüm bu krizlerdeki dikkat çekici ortak nokta ise insan faktörünün kriz
üreticisi olarak karşımıza çıkması. Bu ülkelerdeki siyasi türbülanslar maalesef
devlet kurumlarını işlemez hale getirirken halkı da hem yoksulluğa itmekte hem
de açlık gibi sorunlar karşısında kendi kaderine terk etmekte. Devlet kurumlarının
zayıflığı ve işlemez halde oluşu iklimsel bozulmaların yol açtığı sorunlara çözüm
üretilmesi geciktirmekte. Adını zikrettiğimiz bu ülkelerde siyasi istikrar
sağlanmış olsa ve devlet kurumları yeterli altyapı yatırımlarını yapsa bu
krizlerin etkileri bu kadar sarsıcı olmazdı muhakkak.
1991 yılında Somali’de
devlet otoritesinin çökmesi ülkeyi siyasi kaosa sürüklerken mevcut durum aynı
zamanda hem terör grupları hem de insani krizler ürütmeye başladı. 91-92
yıllarında yaşanan büyük açlık krizi 2011 yılında tekrarlanırken ülkede siyasi
yapının güçlendirilememesi krize zamanında müdahaleyi de geciktirdi.
Türkiye’nin başlattığı insani yardım kampanyası 2011 krizinin daha çabuk
atlatılmasını sağladı ancak Somali’de hala devletin tam manasıyla tesis edildiğini
söylemek zor. Bu yüzden Türkiye’nin Somali’de destek verdiği devlet inşası
süreci son derece gerekli bir hamledir.
Güney Sudan 2011’de
Sudan’dan ayrılarak bağımsızlığını kazandı ancak çok geçmeden ülke içinde iç
savaş ortamı doğdu. İktidarı paylaşamayan Salwa Kiir ve Riek Machar ülkeyi
etnik temelli bir savaşın içine soktular. Machar Nuer etnik kabilesini
etrafında toplarken Salwa Kiir de devlet kurumlarında Dinka mensuplarını egemen
kılmaya çalıştı. Sonuçta bağımsızlık sonrası yaşanan kısa süreli pozitif
atmosfer halk için bir anda kabusa dönüştü.
Arap Baharı ile siyasi
istikrarsızlık yaşamaya başlayan Yemen de 2014 yılından beri mezhep merkezli
çatışmalara sahne oluyor. Suudi Arabistan-İran çekişmesi Yemen’de kendini
gösterirken bu mücadelenin faturasını Yemen halkı hayatıyla ödüyor.
Önlenemez miydi?
Doğu Afrika’yı saran
kuraklık geçen yılından beri gündemde olan bir konu aslında. Zamanında önlem
alınmazsa durumun 2017’de daha da kötüleşeceğine dikkat çeken raporlar
yayınlandı. Şahsım adına ben de geçen yıl Şubat-Mart döneminde yaptığım saha
gezilerinde bu duruma ilişkin gözlemlerimi raporlaştırarak kamuoyu ile
paylaştım ve konuya dikkat çekmeye çalıştım. Ancak erken uyarı sistemleri bu açlık
krizlerin gelmekte olduğunu haber verse de Birleşmiş Milletlerin egemen olduğu
uluslararası yardım sistemi önleyici özelliğe sahip değil. İnsan ölümleri
başlamadan 5. seviye kriz alarmı vermeyen BM sistemi artık en son noktaya
gelindiğinde devreye giriyor. Böyle olunca da bir yanda ölümler yaşanırken bir
yanda da yardım kampanyaları ve kurtarma operasyonları at başı gidiyor. Türkiye’nin
öncülüğünde İslam dünyası bu sistemin revize edilmesi için çalışmak zorunda. Böylece
krizler büyümeden zamanında alınan tedbirlerle insan ölümleri yaşanmadan çözüme
kavuşturulmalı.
İnsani Müdahale Öncesi Arabulucu Müdahale
Bu noktada sadece insani
müdahalelerin yeterli olmadığını bir kez daha vurgulamak gerekmektedir. Somali,
Güney Sudan ve Yemen’de yaşanan insani krizlerin önlenebilmesi bu ülkelerde
siyasi istikrarın tekrar tesis edilmesiyle de yakından ilişkili tıpkı Suriye’de
olduğu gibi. Siyasi süreç kriz üretirken bu krizlere müdahale etmek pansuman
tedbirlerin ötesine geçemez. Bu yüzden insani müdahale ile birlikte siyasi
müdahalenin arabuluculuk, çatışmaların önlenmesi, uzlaştırma gibi siyasi
manevraların da devreye sokulması gerekmektedir.
Uzun lafın kısası demeye
çalıştığım şey mesele sadece kuraklık ve bunu doğurduğu açlık krizleri değil.
Bu tür krizlerin altında saklı yatan sistemik siyasi sorunlar çözüme
kavuşturulmadıkça kriz üretimi de devam etmektedir. Beşer onar yıllık
periyotlarla Somali’de nükseden açlık krizleri bunun en bariz kanıtıdır.
*Bu yazı Yeni Şafak
gazetesinde 12 Mart 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
http://www.yenisafak.com/hayat/dogu-afrika-ve-yemende-onlenebilir-krizler-2626979