Yazan: Serhat ORAKÇI
Bugüne kadar Sudan’ın büyük bölümünü gezip görme şansım olsa da özellikle Darfur sorunu nedeniyle ismini sıkça duyduğum Niyala’ya yolum henüz düşmemişti. Ramazanın başlamasına üç gün kala Güney Darfur’un başkenti Niyala için yol göründü. Çalışmakta olduğum IHH İnsani Yardım Vakfının bölgede yaptığı bazı faaliyetlere katılmam gerekiyordu. Çok fazla hazırlık yapma şansım olmadı. Bölge hakkında önceden duyduklarım ve okuduklarımla yetinecektim bu sefer.
Darfur için gereken özel izinleri İnsani Yardım Bakanlığından çıkarttıktan sonra uçak ile iki saate yakın bir yolculuk yaptık. Sorunsuz bir uçuşun ardından uçağımız Niyala’ya indi. Uçak fiyatları yoğunluğa göre dönem dönem değişmekte ve birkaç değişik firma Hartum’dan buraya uçmakta. Gidiş-dönüş bileti yaklaşık olarak 700-850 Sudan Cüneyhi tutuyor. Bu da yaklaşık olarak 350-400 dolar yapmakta.
Zahmetsiz bir yolculuğun ardından mütavazi bir havalimanına indik. Şimdiye kadar ziyaret ettiğim diğer şehrilere kıyasla Niyala havalimanı oldukça büyük geldi gözüme. Daha önce gördüğüm yerlerde valizler elle ya da arabalarla taşınırken burada en azından dönen bant vardı. Bu da bir nebze olsun buranın büyüklüğüne işaretti. Yabancılara uygulanan özel arama ve taramarı müteakip havalimanından şehre doğru yola koyulduk.
Havalimanı ile şehir arasında arabayla takriben 15 dakikalık asfalt bir yol var. Bu yolda ilerlerken ufak tepeler ve tek tük ağaç dışında pek birşey görülmüyor. Bazı yerlerde bitki örtüsü oldukça yeşil. Bu yolda oldukça geniş ama kurumuş bir nehir yatağı hemen göze çarpıyor. Yağmurun bollaştığı dönemde yağmur suları bu nehre hayat veriyormuş. Ama biz sadece kuru halini görebildik. Çocukların oyun sahası gibi içinde koşuşturdukları bu yerde yetişkinler elleriyle nehir zeminini eşeleyerek su aramaktaydı. On ikinci enlemde bulunan Niyala Sudan’ın başkenti Hartum ile kıyaslandığında daha ılıman ve tümüyle çöl değil. Şehrin etrafında yer yer korular mevcut.
Niyala şehir merkezi oldukça hareketli. Çarşı merkezi insan seli adeta. Burada istenilen hemen hemen herşeyi bulmak mümkün. Pazar Çin mallarının istilası altında. Fiyatlar oldukça yüksek. İhtiyaçlar Hartum’dan kamyonlarla gelmekte. Haftada 40-50 kamyonun Hartum’dan mal getirip boşalttığını öğrendik. Şehir dışına doğru tek tük fabrikaları görmek mümkün. Hatta havalimanı yolu üzerinde büyük bir otel inşası hemen göze çarpmaka. Herşeye rağmen şehirde ufak tefek kıpırdanma imareleri var.
Niyala nufüs yoğunluğu bakımından da oldukça kalabalık. Darfur’daki en büyük yerleşim merkezi burası. Başkent Hartumdan sonra en çok nüfusun yaşadığı yer. Tüm Sudan’ın ikinci ya da üçüncü büyük yerleşim birimi. İklim Hartum’a göre daha yumuşak. Sıcaklık çok şiddetli değil. Ağustos olmasına rağmen dışarda yürünebiliyor. En önemli toplumsal sorunlardan biri su sıkıntısı. Şehirde su kaynakları yetersiz. Şehre her daim su sağlayacak bir kaynak yok. Herhangi bir göl yatağı ya da baraj olmadığından su yeraltından çıkartılmakta. Tarım alanları oldukça geniş ve verimli ama su tarım için hayati önem taşıyor. Hali hazırdaki tarımsal ekip-biçme yöntemleri çok çok yetersiz. Sadece ekip biçenin karnını doyuruyor. Önemli bir diğer sorun da elektrik kesintileri. Sudan’ın diğer şehirlerinde yapılan uygulama burada da karşımıza çıkıyor. Şehir elektriği rutin olarak belli saatlerde kesiliyor.
Şehirde en çok dikkat çeken şey sivil toplum kuruluşlarının tabelaları, arabaları, bayrakları. Darfur sorunu nedeniyle bölgede çalışan çok sayıda insani yardım kurumu bulunmakta. Bunların bazıları devlet başkanı Ömer el-Beşir davasına kanıt sağladıkları gerekçesiyle geçtiğimiz aylarda sınır dışı edilmişti. Geride kalan kurumlar çalışmalarına devam etmekte. Türkiye’yi temsil eden dört kurum var: IHH, TİKA, Kızılay ve Kimse Yok mu? derneği. Bu dört kurum da yaptıkları çalışmalar ile Türkiye’nin bölgedeki imajına büyük katkı sağlamakta. Çok sayıda kurum faaliyet gösterse de bölgenin ihtiyaçları sıralamakla bitmez. Sivil Toplum Kuruluşlarına bölgede çok iş düşüyor. Dikkat çeken başka birşey ise resmi devlet dairelerinin önlerine mevzilenmiş ağır silahlı araçlar ve askerler. Her kurumun önünde bu askerleri görmek mümkün. Hatta ağır makineli tüfekli askerlere çarşı pazarda bile rastalamak mümkün. İsmi sık sık Darfur Krizi ile anılan Cancavit’ler ise pek ortalıkta görünmüyor. Ancak şehir dışına çıkıldığında ratlamak mümkün.
Ziyaretimiz esnasında gezdiğimiz bazı okullarda öğrencilerin ve sınıfların içler acısı durumuna şahit olduk. Çoğunlukla masa, sıra, defter, kalem olmadan eğitim yapılıyor. Bazı okullarda sınıf bile yok. Bahçeye bir ağaç dibine koyulan hasırlar ve karatahtayı andıran dört köşe bir levha sınıf olarak kullanılıyor. Eğitim daha çok ezbere dayalı. Matematik ve fen bilimleri çok zayıf. Coğrafya derslerinde kullanılan haritalar elle işlenerek yapılmış. Bu okullarda harita dağıtmak, masa, sıra bağışlamak bile oldukça önemli. Çocukların çoğunluğu yetersiz beslendiği aşikar. Okullarda birde su sıkıntısı var. IHH İnsani Yardım Vakfı’nın başlattığı her okula bir su kuyusu projesi gerçekten yerinde bir çalışma. En azından çocukların su ihtiyacı giderilmekte böylelikle. Öğrenciler arasında türlü türlü hastalık baş göstermiş. Hastane imkanları kısıtlı olduğundan çocuklar kaderlerine terk edilmiş. Bazı okullarda sağdan soldan bulunan çadırlarla sınıf oluşturulurken bazı yerlerde saz ve ağaç direklerden sınıf oluşturulmuş. Bu şartşarda sağlıklı bir eğitim olması zaten bir mücize. Öğretmenler her ne kadar ümitvari konuşsalarda onlarda iki ara bir derede kalmış. 10-15 m²’lik sınıflarda 100’ün üzerinde öğrenci eğitim görüyor. Dört öğrencinin ders gördüğü bir okulda topu topu 10 öğretmen var.
Kuran eğitimi verilen okulların durumu da farklı değil. Çocuklar hafızlık eğitimlerini el yazması tahta levhalarla yapıyor. Farklı surelerin yazılı olduğu levhalar elden ele geçirilerek ezberleniyor. El yazması olduğundan hata çok fazla. Okumayı bırakın okumaya çalışmak bile imkansız neredeyse. Tahta levhalar oldukça ağır. O levhayı taşımak bile on iki on üç yaşındaki çocuklar için büyük iş. O ağırlıkla bir de saatlerce okuyup ezber yapmak gıpta edilesi bir iş. O çocuklar boylarından büyük işe kalkışmış. Allah yardımcıları olsun inşallah. Bu okullarda dağıttığımız matbu Kuran nüshalarını eline alan çocukların heyecanı görmelmeye değerdi. Sanki omuzlarından büyük bir yük inmiş gibiydi. Sayfaları özenle çevirişleri görülesiydi.
Niyala’da şehrini saran tepelerin eteklerinde dışardan göç etmiş göçmenler yaşamakta. Bunların sayısı oldukça fazla. Resmi rakamlar ve Birleşmiş Milletlerin verdiği rakamlar arasında büyük farklar var. Buradaki insanlar Darfur sorunun gerçek madurları. Evlerini, köylerini terkederek buraya sığınmışlar. Ellerine geçen bez, çaput ve sopalardan ev yapmışlar. Binlercesi bir arada böyle yaşamakta. Sağlık koşulları ytersiz. Çocuklar için okul yok. Su kaynağı yok. Binlrce insan sadece dışarıdan gelecek yardımlara bağlı yaşıyor. UNICEF ve Dünya Gıda Örgütü (WFP) tarafından dağıtılan erzak ile yaşamlarını sürdürüyorlar. Sebep ne olursa olsun sayı ne olursa burada yaşayan insanlar çaresizliğe terkedilmişler. Büyük bir insanlık trajedisi yaşanmakta. Küçücük çocukların bir biskuvi için kavgaya tutuştuğu; dağılan ufak parçaları topraktan ayıklayıp yediğini görmek insana utanç veriyor. Bu kamplarda herşey çok değerli. Boş bir plastik su şişesi bile değer kazanıyor. Bitti diye atılan bir şişenin içindeki bir damla su bile ziyan edilmiyor. Sudan Hükümeti bu kamplarda kalıcı bina yapılmasına izin vermiyor. Burada yaşayanların köylerine geri gitmesini isityor ama güvenlik sağlanmadıkça kimsenin gitmeye niyeti yok. Hem siyasetçiler için hem de bölge sakinleri için büyük bir açmaz var ortada. Otash, Mosey, Kalma Niyala’yı çevreleyen kamplardan sadece birkaçı. Bazı kamplarda nüfuz oldukça yoğun on binlerin üzerinde. Bir kamp neredeyse Türkiye’de orta ölçekli bir ilçenin nüfusunu barındırıyor. Bu kamplarda güvenlik Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği ortak misyonu UNAMIS askerleri tarafından sağlanıyor. Her göçmen kampının çevresinde konuşlandırılmış askeri birlikler bulunmakta.
Darfur’da insanların bu hale düşmesine sebep her ne olursa olsun ortada halledilmesi gereken büyük bir mesele var. Hem de acilen harekete geçilmesi gerekiyor. Petrol, altın, makam, mevki, toprak vs. uğruna verilen savaş her neyse yüzbinlerce insanın geleceğinden daha değerli olamaz. En temel insani hak ve özgürlüklerden mahrum bu insanlara en azından onurlu bir yaşam çok görülmemeli. Bizi bu hale getiren şeyler üzerine vicdanımızı tekrar sorgulamamız gerekiyor. Çılgınca tüketime itildiğimiz bir dünyada bir yudum suyu içerken bile durup düşünmeli! Darfur tüm dünya insanlarına özellikle de müslamanların omzuna ağır bir sorumluluk yüklüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder