Serhat Orakçı
Dünya Bülteni, Aralık 2012
Son aylarda ülkede gelişen
olaylar nedeniyle askeri müdahale opsiyonunun gündeme geldiği Mali 14,5 milyon
nüfusa sahip. Ülke etnik yönden kozmopolit bir yapıya sahip. Ülkenin kuzey
bölgelerinde Tuareg ve Songhai kökenli nüfus daha yoğun iken başkent ve
çevresinde Mande kökenli nüfus yoğunlukta. Ülkede yaşayan nüfus etnik olarak
farklı gruplardan oluşsa da nüfusun % 90’dan fazlası Müslüman kimliğe sahip.
13-17.yy arasında en parlak
dönemini yaşayan Mali sonrasında ise Fransa istilasına maruz kalmış bir ülke.
1960’da bağımsızlık kazanan ülke şimdilerde ise derin bir siyasi krizin
içerisinde.
Mali’nin kuzeyindeki Kidal, Gao
ve Timbuktu şehirleri silahlı isyancı grupların elinde. Ele geçirdikleri
şehirlerde şeriat uygulaması başlatan gruplar bu uygulamayı ülkenin geneline
yaymak amacında. El Kaide, Tevhid ve Cihad Hareketi, Ensaruddin gruplarının
dışında bu bölgedeki Tuaregleri temsil eden AZAWAD Kurtuluş Hareketi(MNLA ya da
NMLA) Mali yönetimine karşı mücadele veriyor. MNLA’nın hedefi ise AZAWAD denen
bölgeyi özgürleştirmek. Ülkenin kuzeyinde bunlar olurken güneyinde yani
başkente ise iktidar krizi yaşanıyor. 22 Mart askeri darbesi sonrası hala
kalıcı bir hükümet kurulabilmiş değil.
İHH İnsani Yardım Vakfına
gittiğimiz Mali’deki amacımız ülkenin son dönemde yaşadıklarını yerinde görmek
ve Mali halkına kulak vermek. Başkent Bamako’dan Azawad diye tanımlanan bölgeye
kadarki 600 km.lik yol oldukça sakin geçti. Yoldaki asfat yer yer açıldığından
çukurlar oluşmuş. Bu yüzden yol 12 saatten fazla sürdü. Bamako-Segou-San-Mopti
güzergahında San’dan itibaren bu coğrafyada kurulmuş eski İslam
medeniyetlerinin izlerini taşıyan bölgenin kendine has yapıları ortaya çıkmaya
başladı. San kasabasının merkezindeki San Camisi ilginç mimarisiyle insanı gerçekten
heyecanlandırıyor. Toprak, su ve ahşap kullanılarak yapılan cami kendine has
bir mimariye sahip.
San-Mopti arasında bulunan D’jene
kasabası ise dünyanın en büyük toprak yapısına ev sahipliği yapıyor. Devasa
boyuttaki D’jene Camisi ve etrafındaki külliyelerin tarihi 13.yy’a kadar
uzanıyor. Tamamı topraktan oluşan kasabanın merkezindeki caminin önünde halk
pazarı hemen diğer yanında ise D’jene yazma eserler kütüphanesi bulunuyor.
Mevcut caminin yapımına 1902 yılında başlanmış. 1907 yılında tamamlanan caminin
orijinal temelleri ise 700 yıl öncesine gidiyor. Nijer nehir yatağında kurulan
kasabanın temel geçim kaynakları balıkçılık, el sanatları ve turizm. Mali’deki
kriz öncesi çok sayıda turist ağırlayan kasabaya artık turistler uğramaz
olmuş.
Mopti şehri Azawad bölgesi ile
sınır komşusu. Yolun bundan sonrasında isyancı grupların ele geçirdiği bölge
başlıyor. Ancak Mopti’ye kadar herhangi bir askeri hareketlilik hatta askeri
araç bile karşımıza çıkmadı. Mopti şehri kuzey bölgelerden kaçan mültecileri
ağırlıyor. Şehir merkezindeki kamp alanında 45 aile kalıyor. Yerel yetkililere
göre Mopti bölgesinde 33.334 sığınmacı var. Gene yetkililere göre büyük bölümü
akrabalarının ve tanıdıklarının yanında kalıyor. Mopti şehri Burkina Faso
sınırına oldukça yakın bir yerleşkede. Bu yüzden Gana’ya, Togo’ya, Burkina
Faso’ya yük taşıyan kamyonlar sıkça görülüyor. Nijer’in başkenti Niamey’e
otobüs seferleri yapılıyor.
Mali’nin kuzey bölgeleri proje
plantasyonu haline gelmiş. Avrupa Birliği fonları ile oluşturulmuş yüzlerce
projenin tanıtım tabelaları yol kenarlarına sıralanmış. Bu kadar projeye rağmen
ülkede herhangi bir gelişme olmaması ise oldukça şaşırtıcı.
Geçtiğimiz köylerde tek tük
kiliseler karşımıza çıktığında köylerdeki Hıristiyan nüfusu sordum. “Hiç yok…”
dediler. Misyonerler gelip yapıp gidiyorlarmış. Köyden birine maaş bağlayıp
anahtarı teslim ediyorlarmış. Misyonerlerin cemaat kazanma taktiklerinden biri
sanırım. O köyü yakından tanımıyorsanız köyde hatırı sayılır Hıristiyan nüfus
yaşıyor sanıyorsunuz.
Gine’de başlayarak Mali’ye uzanan
buradan Nijer’e oradan da Nijerya’ya akarak Atlas Okyanusuna dökülen 4.184 km.
uzunluğundaki Nijer Nehri dünyanın uzun nehirlerinden biri. Nehir Mali’ye de
hayat veriyor. Balıkçılık ve tarımsal sulama için kullanılan nehirde
taşımacılık da yapılıyor.
Türkiye’nin yeni büyükelçilik
açtığı Mali’yi bir cümleyle tanımlamak istesek “Batı Afrika’da İslamın kalbi”
diyebiliriz. Ancak son zamanlarda ülke sıkıntılı bir süreçten geçiyor.
Özellikle İslam’a düşmanlık besleyen bazı kesimler Mali’nin kuzeyindeki İslamcı
örgütler üzerinden İslamı aşağılamakta, türlü türlü iftiralar atmakta. Birbiriyle
çelişkili olaylar, kaynaksız haberler uluslar arası medyada geniş yer bulmakta.
Maalesef şu ana kadar Müslümanlar durumun ciddiyetini kavramaktan çok uzaklar.
Üretilen haberlerde satır aralarında verilen mesajlar ve yapılan hakaretlerin
ise haddi hesabı yok.
Mali sömürgecilik döneminin
çizdiği enterasan sınır hatlarına sahip. Altlı üstlü ters geçmiş iki üçgenden
oluşan ülke 1,24 milyon km² yüzölçümüne sahip. Kuzey ile güney bölgeleri arasında dar
bir boğaz bulunmakta. Başkent Bamako ülkenin tümünü idare edebilecek bir konuma
sahip değil. Özellikle ülkenin kuzey bölgelerine karadan ulaşım ise sıkıntılı.
Fransa’nın bizzat seksen yıl
yönettiği Mali’ye sırf hatıra kalsın diye bile inşa ettiği bir şey yok. Bu
kadar senelik tahakküm ancak halkın dilinde, eğitiminde ve şehirleşmeciliğinde
görülebiliyor. Mali’nin resmi dili Fransızca. Fransız TV ve Radyo kanalları ülkede
kesintisiz yayın yapıyor.
Mali’nin diyanetini temsil eden
Yüksek İslam Konseyi ve diğer önde gelen kurumlar ülkedeki meselenin barışçıl
yollardan diyalog yoluyla çözülmesini arzuluyor. Şartlar ne olursa olsun bu
kesim Mali’de yabancı asker görmek istemiyor. Dış basın tarafından lanse edilen
savaş atmosferi ise oldukça abartılı. Halk tedirgin görünmezken gündelik yaşam
olağan seyrediyor. Fransa’nın askeri müdahale için geliştirdiği söylem ise
halkın gözünde dürüstçe bir davranış olarak değerlendirilmiyor. Bu ısrarı
Fransa’da oluşturulan yeni hükümetin dış politikada etkisini gösterme çabası
olarak yorumlayanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Askeri müdahale söylemi
ile sokağa dökülen göstericilerin sayısı ise binleri bulmuyor.
2013 yılı içinde askeri müdahale
beklenen Mali’deki krizin barış ve diyalog yoluyla çözülmesi sadece temenni
olarak kalmamalı. Mali halkı kadar İslam coğrafyasındaki diğer Müslümanların da
bunun için çalışması gerek. Önümüzde Afrika’dan iki önemli örnek bulunuyor:
Sudan ve Somali. Mali’nin sınır bütünlüğü için ısrar eden guruh bu hakkı
Sudan’a tanımazken; silahlı operasyonların umut olarak sunulduğu (bkz:
Operation Restore Hope) Somali ise 21 yıldır iç savaş sarmalı içinde. Mali’nin
başına gelecekler ise pek farklı gözükmüyor. Dileriz kötü senaryolar
gerçekleşmez…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder