Cuma, Şubat 20, 2015

Afrika’nın Ortasında İnsanlık Dramı
Serhat Orakçı
Vahdet Gazetesi
28 Aralık 2014

Geçen yıl bu zamanlar Orta Afrika Cumhuriyeti, ülkede yaşanan siyasi olaylar ve Fransa müdahalesi nedeniyle dünyanın gündemindeydi. Seleka milislerinin ülkede yönetimi ele geçirmelerinin ardından %20’si Müslüman olan ülkede ilk kez Müslüman bir devlet başkanı yönetime geçmişti. Bu beklenmedik gelişme karşısında bu bölgedeki menfaatlerini korumak isteyen Fransa’nın askeri müdahalesi gecikmedi. Özellikle Fransa medyasının da desteğiyle Fransa şaşalı bir çıkartma yaptı. Ülkenin başkenti Bangui’ye üst düzey birliklerinin göndererek stratejik noktaların kontrolünü eline aldı.

Ülkede çok düşük seviyede seyreden çatışmalar Fransa’nın gelişiyle birden hız kazandı. Silahsızlandırma siyaseti adı altında Müslümanların evlerine baskınlar düzenleyen Fransa diğer cephede Hıristiyan terör gruplarının insanı dehşete düşüren şiddet eylemlerine ise açıkça göz yumdu. Günden güne zayıflayan Müslümanlara yönelik saldırılar artarken kontrolden çıkan terör grupları kutsal mabetlere girip insanları katledecek kadar raydan çıkmıştı. Bangui’den yayın yapan büyük Batılı medya kuruluşlarının Müslümanları suçlayan yanlı yayınları sayesinde Hıristiyan terörü zirveye tırmandı. Fransa’nın siyasi baskısı altında kalan çevre ülkelerin talepleri üzerine ilk Müslüman Devlet Başkanı Michel Djotodia Ocak 2014’de görevi bırakmak zorunda kaldı.

Müslümanlara yönelik sistematik soykırım nedeniyle çok sayıda insan hayatını kaybederken (sayı hala tam bilinememekte) yüz binlerce insan evlerini yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Birleşmiş Milletlerin en güncel rakamlarına göre 2013 Aralık-2014 Aralık arasında 500 bin kadar insan çevre ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Bu insanların çok büyük çoğunluğu Kamerun, Çad ve Demokratik Kongo gibi ülkelere sığındılar. 900 binden fazla insan ülke içinde sığınmacı durumuna düşerken 478 bin insan başken Bangui’de sığınmacı haline geldi. Sağlık hizmeti veren hastane ve kliniklerin %50’si yağmalanırken halihazırda ülke nüfusunun 3’te 2’sinin sağlık hizmeti alması mümkün değil. Uluslararası standartlara göre 50’de 1 olması gerekirken Bangui’deki kamp alanlarında 1.200 kişiye sadece 1 tuvalet düşüyor. Gelinen noktada 4.5 milyon nüfuslu ülkede nüfusun %50’si insani yardıma ihtiyaç duymakta.

Birleşmiş Milletler ülkede yaşanan krizi değerlendirirken her fırsatta kelimelerin arkasına sığınmaya çalıştı. Müslümanlara yönelik soykırım yapıldığı gerçeğini kabullenmek yerine Müslümanlara karşı “kitlesel şiddet” uygulandığı tezini savundu. Hıristiyan terör örgütü anti-Balaka bile bütün Müslümanları ülkeden sürmek amacı içinde oldukları gizlemediler. Batılı medya kuruluşları ve BM şiddetin karşılıklı olduğunu, Müslümanların da suça karıştığını ispatlamak için büyük çaba sarfetmek zorunda kaldılar. Orta Afrika’da ve Batı’da durum böyleyken İslam coğrafyasında ise derin bir sessizlik vardı. Müslümanların çıkarlarını sözde temsil eden uluslararası örgütlerin göstermelik demeçleri ve birkaç STK’nın insani yardım için gösterdikleri çaba dışında hiç bir şey olmadı. Orta Afrika’da yaşayan bir grup Müslüman tamamen kendi kaderlerine terk edildiler. Müslümanların yoğun yaşadığı başkent Bangui’de neredeyse hiç Müslüman kalmadı. Kalan son beş-on bin Müslüman da hayatları pahasına direniyorlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder