Afrika’nın Ortasında İnsanlık Dramı
Serhat Orakçı
Vahdet Gazetesi
28 Aralık 2014
Geçen yıl bu zamanlar Orta Afrika
Cumhuriyeti, ülkede yaşanan siyasi olaylar ve Fransa müdahalesi nedeniyle
dünyanın gündemindeydi. Seleka milislerinin ülkede yönetimi ele geçirmelerinin
ardından %20’si Müslüman olan ülkede ilk kez Müslüman bir devlet başkanı
yönetime geçmişti. Bu beklenmedik gelişme karşısında bu bölgedeki menfaatlerini
korumak isteyen Fransa’nın askeri müdahalesi gecikmedi. Özellikle Fransa
medyasının da desteğiyle Fransa şaşalı bir çıkartma yaptı. Ülkenin başkenti
Bangui’ye üst düzey birliklerinin göndererek stratejik noktaların kontrolünü
eline aldı.
Ülkede çok düşük seviyede seyreden
çatışmalar Fransa’nın gelişiyle birden hız kazandı. Silahsızlandırma siyaseti
adı altında Müslümanların evlerine baskınlar düzenleyen Fransa diğer cephede
Hıristiyan terör gruplarının insanı dehşete düşüren şiddet eylemlerine ise
açıkça göz yumdu. Günden güne zayıflayan Müslümanlara yönelik saldırılar
artarken kontrolden çıkan terör grupları kutsal mabetlere girip insanları
katledecek kadar raydan çıkmıştı. Bangui’den yayın yapan büyük Batılı medya
kuruluşlarının Müslümanları suçlayan yanlı yayınları sayesinde Hıristiyan
terörü zirveye tırmandı. Fransa’nın siyasi baskısı altında kalan çevre
ülkelerin talepleri üzerine ilk Müslüman Devlet Başkanı Michel Djotodia Ocak
2014’de görevi bırakmak zorunda kaldı.
Müslümanlara yönelik sistematik soykırım
nedeniyle çok sayıda insan hayatını kaybederken (sayı hala tam bilinememekte) yüz
binlerce insan evlerini yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Birleşmiş
Milletlerin en güncel rakamlarına göre 2013 Aralık-2014 Aralık arasında 500 bin
kadar insan çevre ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Bu insanların çok büyük
çoğunluğu Kamerun, Çad ve Demokratik Kongo gibi ülkelere sığındılar. 900 binden
fazla insan ülke içinde sığınmacı durumuna düşerken 478 bin insan başken
Bangui’de sığınmacı haline geldi. Sağlık hizmeti veren hastane ve kliniklerin
%50’si yağmalanırken halihazırda ülke nüfusunun 3’te 2’sinin sağlık hizmeti
alması mümkün değil. Uluslararası standartlara göre 50’de 1 olması gerekirken
Bangui’deki kamp alanlarında 1.200 kişiye sadece 1 tuvalet düşüyor. Gelinen
noktada 4.5 milyon nüfuslu ülkede nüfusun %50’si insani yardıma ihtiyaç
duymakta.
Birleşmiş Milletler ülkede yaşanan krizi
değerlendirirken her fırsatta kelimelerin arkasına sığınmaya çalıştı.
Müslümanlara yönelik soykırım yapıldığı gerçeğini kabullenmek yerine
Müslümanlara karşı “kitlesel şiddet” uygulandığı tezini savundu. Hıristiyan
terör örgütü anti-Balaka bile bütün Müslümanları ülkeden sürmek amacı içinde
oldukları gizlemediler. Batılı medya kuruluşları ve BM şiddetin karşılıklı
olduğunu, Müslümanların da suça karıştığını ispatlamak için büyük çaba
sarfetmek zorunda kaldılar. Orta Afrika’da ve Batı’da durum böyleyken İslam
coğrafyasında ise derin bir sessizlik vardı. Müslümanların çıkarlarını sözde temsil
eden uluslararası örgütlerin göstermelik demeçleri ve birkaç STK’nın insani
yardım için gösterdikleri çaba dışında hiç bir şey olmadı. Orta Afrika’da
yaşayan bir grup Müslüman tamamen kendi kaderlerine terk edildiler. Müslümanların
yoğun yaşadığı başkent Bangui’de neredeyse hiç Müslüman kalmadı. Kalan son
beş-on bin Müslüman da hayatları pahasına direniyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder