Afrika’da Liderlik Sorunu
Serhat Orakçı
Dünya Bülteni, Haziran 2010
Afrika’nın en büyük açmazlarından biri belki de ‘liderlik sorunu’ ya da hali hazırdaki liderlerin alternatifsiz oluşu. Afrika’da yaşanan sorunlara ülke liderleri perspektifinden bakıldığında, bir çok Afrika ülkesinde hala 70’lerde ve 80’lerde iş başına gelmiş, dünyadaki değişime ayak direyen yöneticilerin yönetimde olduğu dikkat çekmekte. Bu liderlere 1967’de başa geçen Gabon Devlet Başkanı El-Hac Ömer Bongo Ondimba, 1969’da başa geçen Libya Devlet Başkanı Kaddafi, 1987’den beri Zimbabve’yi yöneten Robert Mugabe ve 1982’de başa gelen Kamerun Devlet başkanı M. Paul Biya örnek verilebilir. Geçtiğimiz yıl hayata veda eden Gine Devlet Başkanı Lansana Conte’de 1984’den beri ülkesini yönetmekte idi.
Soğuk savaş döneminin etkili olduğu siyasi bir ortamda devlet başkanı olmuş bu ülke liderlerini ‘Eski Kuşak Yönetciler’ olarak adlandırabiliriz. İş başına geliş şekilleri ve yönetim ilkeleri birbirine benzeyen bu liderlerin en önemli özelliği bulundukları çevrede alternatifsiz olmaları. Bir diğer özellikleri ise kendilerine muhalefet eden grupların güçlenmesine asla izin vermeyen bir yönetim anlaşıyla ülkelerini idare etmeleri ve düyadaki değişimi önemsememeleri. Geçtiğimiz yıl Gine’de gerçekleşen askeri darbe aslında bu bağlamda irdelenebilir. Hatırlanacağı gibi 24 yıl Gine’yi yöneten Lansana Conte’nin ölümünün ardından daha 24 saat bile geçmeden bir grup asker yeniden darbe yaparak idareyi ele aldığını açıkladı. Kan dökülmeden gerçekleşen darbe askeri darbelere alışık halk nazarında da çok çabuk kabul gördü. Lansana Conte’nin yönetimde bulunduğu süre zarfında kendine alternatif olacak bir yönetim kadrosu bırakmaması ülkeyi ani bir krizin içine düşürdü. Gine’nin içine düştüğü ‘alternatifsizlik krizine’ daha önce birçok Afrika ülkesi de düştü ve düşmeye devam edecek.
Darbeye karşı diğer Afrikalı liderlerden gelen tepkiler de ez az Gine’de yaşananlar kadar ilginçti. Kendileri de darbe ile iş başına geçmiş bazı liderler Gine’deki darbecileri hemen tanırken Batı tarzı demokrasiyi benimsemiş Afrika Birliği darbeyi demokrasi zaafiyeti olarak değerlendirip Gine’nin birliğe üyeliğini askıya aldı. Afrika Birliği bünyesinde kurulan ticari komisyonlar da Gine’nin komisyonlardaki aktivitelerini durdurma kararı aldı. Ama mesela Libya Devlet Başkanı Kaddafi ve Senegal Devlet Başkanı Abduley Ware hiç vakit kaybetmeden Gine’deki darbeci yeni lider Camara’nın desteklenmesi gerektiğini savundular.
Bütün dünyada yeni kuşak dinamik liderlerin iş başına geçtiği düşünüldüğünde Soğuk Savaş dönemi siyaset psikolojisi ile ülke idare etmeye çabalayan Eski Kuşak Afrikalı Liderler yerlerini genç ve dinamik kadrolara bıraktıkça Afrika’nın kara talihinin değişeceği mutlak. Soğuk savaş döneminde iki kutuptan birini diğerine tercih eden Afrikalı liderlerin soğuk savaşın sona ermesine rağmen halen bu siyasi mantıkla hareket etmeyi sürdürdüklerini görmekteyiz. O dönemde Amerika’ya karşı Rusya kozunu yahut tam tersini oynayan devlet başkanları şimdilerde Rusya yerine yeni küresel aktör Çin’i politik tercihlerine angaje etmekte. 2000’li yılların başından beri dünyada değişmekte olan güç dengelerini ve dahası değişen yönetim anlayışını iyi okuyamayan bu eski kuşak liderler şimdilerde ya tamamen Çin’den yana ya da tamamen Amerika’dan yana tavır sergileyerek ülkelerindeki doğal kaynakların sömürülmesine göz yummakta. Aynı zihniyet, işin daha da kötüsü sırf yönetimde kalabilmek adına ülkelerinin geleceğini küresel güçlerin insiyatifine terketmekte hiçbir beis görmemekte.
İyi bir lider ülkesinin geleceği için nerede bırakması gerektiğini de bilmelidir muhakkak. Bu konuda Nelson Mandela tüm Afrika’lı liderlere güzel bir ders vermiştir. Her türlü yasayı kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek yerine, buna imkanı varken, ve halk nazarında ölene kadar Güney Afrika’yı yönetebilecekken o bu işi kendinden sonra gelen genç kuşaklara bırakmayı yeğlemiştir. Ve bu sayede Nelson Mandela Afrika halklarının nazarında büyük bir saygınlık kazanmış ve Afrika’nın efsanevi lideri olmuştur. Hiç şüphesiz Afrika ülkelerindeki lider profili olumlu yönde değiştikçe, kendine güvenen ve yolsuzluktan uzak kadrolar iş başına geldikçe kıtanın makus talihi de olumlu yönde değişecek ve kıtanın doğal zenginlikleri kıta halkının yararına hizmet edecektir.