İDEOLOJİK GERİLİM VE SUDAN’IN DÜŞEN
UÇAKLARI
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Ekim 2012
Düşen uçaklar genellikle akla farklı
senaryoları getirmektedir. Hele de düşen askeri bir uçak ya da siyasileri
taşıyan özel bir uçaksa.
Geçtiğimiz Pazar günü Sudan’da askeri
bir uçak düştü. 5 kişinin şans eseri kurtulduğu Rus yapımı Antonov, başkent Hartum’dan
havalandıktan kısa bir süre sonra motorların durması sonucu acil iniş yaparken
düştü. 13 askerin öldüğü kaza Sudan için sıradan sayılabilir.
Geçtiğimiz Ağustos ayında da benzer bir
olay yaşanmış yine bir uçak kazasında 32 kişi hayatını kaybetmişti. Sudan’ın
Güney Kurdufan eyaletinde düşün uçakta hayatını kaybeden siviller arasında
Sudan Diyanet İşleri Bakanı Gazi Es-Sadık, üst düzey bazı askerler ve Eyalet
Turizm Bakanı da vardı. Sovyetler döneminde Ukrayna’da imal edilen uçak
1970’lerde iç hat uçuşlarında kullanıldıktan sonra farklı ülkelerde el
değiştirmiş son olarak da Sudan semalarında uçmaya başlamıştı. Düşen bu uçağı
Rus pilot uçururken yardımcıları Tacik ve Ermeni.
İnsani yardım çalışmaları için Sudan’da
bulunduğum 2008-2011 yılları arasında ben de iki uçak kazasına bizzat şahit
olmuştum. Gene Rus yapımı bir kargo uçağı havalandıktan beş dakika sonra şehir
merkezindeki apartmanların arasında boş bir araziye düşmüştü sabah saatlerinde.
Kazanın yaşandığı anda oradan tesadüfen geçmekteydim. Bir diğer olay ise 218
yolcu taşıyan Airbus A310’un iniş esnasında gözlerimizin önünde alev alev
yanması ile yaşandı. Ölü sayısının tam olarak açıklanmadığı bu kaza Sudan
tarihindeki büyük uçak kazalarından birisi olarak tarihe geçse de en önemlisi
değildi.
Sudan’ın siyasi tarihi açısından en
önemli kaza Güney Sudan’ın bağımsızlığı için çarpışan John Garang’ın 2005
Haziranında Uganda dönüşü öldüğü helikopter kazasıdır sanırım. Bugün bile
esrarını koruyan bu olay Güney Sudan’ın Sudan’dan ayrılmasındaki süreçte kilit
öneme sahiptir. John Garang’ın Uganda’ya gidip Devlet Başkanı Yoweri Museveni
ile görüştüğünden bile haberi olmayan Sudan tarafı olay sonrasında suikast tertip
etmekle suçlanmıştı. Garang’ın ölümünden sonra boşalan koltuğa şu an Güney
Sudan Devlet Başkanı olan Salva Kiir geçmişti. Salva Kiir’in ise Hartum
yönetimi ile arası hiçbir zaman iyi olmadı.
Sudan’da son yıllarda sıkça yaşanan uçak
ve helikopter kazalarının temelinde ülkeye uygulanan ambargo yatmaktadır. Uçak
sanayisinde neredeyse tekel olan Amerika 1993 yılından bu yana ambargo
uyguladığı bu ülkeye uçakların modernizasyon ve bakımı için gereken yedek
parçaları satmamaktadır. Bu parçaların muadilleri zorunlu olarak Çin ve Rusya
gibi ülkelerden temin edilmektedir. Bunun yanında düşen uçakların büyük bir
bölümü Rus yapımı eski uçaklardır. Soğuk Savaş yıllarında SSCB’nin sattığı, hibe
ettiği ya da sonradan satın alınan bu uçaklar bugün bakım-onarım ve yedek parça
tedariki açısından sıkıntılıdır. Rusya’dan getirtilen mühendis ve
teknisyenlerin bakım yaptığı uçaklar halen iç hat uçuşlarında çokça
kullanılmaktadır. Havacılık litaratüründe “uçan tabut” olarak adlandırılan
Antanovlar Sudan semalarında süzülmeye devam etmektedir. Devletin askeri gücünü
temsil eden Rus jetleri de Sudan’ın önemli günlerinde ortaya çıkarak gövde
gösterisi yapmaktadır.
Amerikan senatosu Güney Sudan’a silah
satışını açıktan onaylarken Sudan’a bilgisayar, bilgisayar yazılımları ve uçak
yedek parçası gibi kalemlerin girişini yasaklamakta ayrıca ülkeye giden para
transferlerine blokaj uygulamaktadır. İnternette ücretsiz kullanıma açık birçok
yazılım Amerika’nın kara listesindeki Sudan’dan download edilememektedir. Bilgisarlarda
Etiyopya ve Kenya gibi komşu ülkelerden temin edilen korsan yazılımlar
kullanılmaktadır. Amerika’nın çıkarlarına ters düştüğü için düşman ülke ilan
ettiği Sudan ise hem askeri alanda hem de sivil mühendislik alanlarında Rusya
ve Çin gibi ülkelerden teknik destek almaktadır.
Güney Sudan’ın ayrılma sürecinin
demokratik yollardan tamamlanması şartıyla uyguladığı ambargoyu kaldırmayı
vaadeden Amerika bu sürecin tamamlanmasının ardından şimdi de Darfur sorunu öne
sürerek somut adımlar atılmasını istemektedir.
Sudan’da çok sayıda insanın yaşamına
malolan uçak ve helikopter kazaları son tahlilde dönüp dolaşıp İslam
ülkelerinin teknolojik kapasite yetersizliğine gelmektedir. Yeri geldiğinde
Müslümanlara ait olmayan teknolojik alet-cihaz veya araçlar, bedeli her ne
kadar ödenmiş olsa da, siyasi, askeri ve
diğer alanlarda baskı unsuru olarak kullanılmaktadır. Hele bir de bunun sağlık
alanında uygulamaları bulunmakta ki o konu hiç kabul edilebilir değil.
Bunun çok tipik bir örneğini gene
Sudan’da çalıştığım yıllarda şahit olmuştum. İHH’nın sponsorluğu ile fakir
fukaranın ücretsiz ameliyat edildiği bir göz hastanesinde kullandığımız
cihazlardan biri bozulmuş ve yedek parçasını Amerika’daki üretici firmadan
sipariş etmek durumunda kalmıştık. Parasını ödemeye hazır olduğumuz halde sırf
Sudan’da kullanılacağı için firma parçayı göndermeyi reddetmişti. Mısır’daki
başka bir aracıdan parça temin edilene kadar verilen hizmet sırf bu ambargo
nedeniyle aksamıştı.
Amerika bu tarz konularda ambargosunu
sürdürdüğü gibi bir de ülkenin zar zor elde ettiği kazanımları yerle bir
edebilmekte. 1997 yılında yaşanan Şifa ilaç fabrikasının bombalanması da bunun
en tipik örneğidir. Hatırlanacağı gibi Sudan-Amerika ilişkilerinin gergin
olduğu bir dönemde kimyasal silah üretildiği iddia edilerek Şifa ilaç fabrikası
Kızıldeniz’den bombalanmıştı. Çocuk ilaçları üreten fabrika bombalama sonucu
tamamen yok edilmişti. Sonrasında tahmin edileceği gibi ilaç sıkıntısı yüzünden
çok sayıda çocuk ölümü gerçekleşti.
Buna benzer onlarca örnek verilebilir
elbette. Sudan’ın yüzleştiği bu sorunlar Amerika ile siyasi ideolojileri
uyuşmayan diğer ülkelerin (İran, Küba, Zimbabve vs.) zaman zaman karşılaştığı
sorunlar. Sudan’da sık sık yaşanan uçak kazaları da bu ideolojik gerilimin en
bariz dışa yansıması.