SOMALİ’DE YENİ DÖNEM VE TÜRKİYE
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Ağustos 2012
Somali`den bir dost ilginç bir şey anlattı geçenlerde. Başkent
Mogadişu’daki havalimanında yolunu şaşırıp yanlışlıkla bir odaya girdiğini ve içeride
takım elbiseli, eli yüzü düzgün tipleri toplantı halinde gördüğünü söyledi. Somali şartlarında pek alışık olunmayan bir
manzara olduğu doğru olsa da anlattığına pek anlam verememiştim. Şimdi ise o
dostun gördüğü manzaraya anlam verebiliyorum. Gördüğü o oturum muhtemelen meclis
toplantısı gördüğü kişiler de yeni dönemde milletvekili olacak kişilerdi.
Afrika’nın istikrardan yoksun ülkesi Somali teknik olarak yeni bir döneme
giriyor. Ülkedeki geçici hükümet yapısı kalıcı hale dönüyor. Yeni bir anayasa
yapıldı. Şimdilerde yeni bir parlamento oluşturma çabası var. Yakın bir zamanda
da çok sayıda aday arasından yeni devlet başkanı seçilecek.
Teknik olarak diyorum çünkü işin aslına bakılırsa çok büyük bir değişiklik de
beklenmiyor. Eski kurulu düzen devam ederken bazı isimler değişecek sadece.
Kuvvetle muhtemeldir ki mevcut Devlet Başkanı Şeyh Şerif Ahmet yeniden
seçilerek görevine devam edecek. Ama bu sefer atanan olarak değil parlamento
tarafından seçilmiş olarak yani bir nebze olsun meşruiyet kazanacak bulunduğu
koltukta.
Ramazan bayramı arifesinde kabileler tarafından belirlenen parlamento
üyelerinin büyük bir bölümünün seçimi tamamlandı ve bu ilk meclis havalimanında
ilk meclis toplantısını yaptı. AMISOM (Afrika Birliği Somali Misyonu)
tarafından korunan havalimanı şehrin en güvenli yeri kabul ediliyor. Yüzlerce
askerin çevresine konuşlandığı havalimanı bu yüzden meclis oturumlarına ev
sahipliği yapıyor. Bu parlamento şimdi devlet başkanını seçecek. Havalimanı
diyince öyle büyük bir yer akla gelmesin. 30’a 30 iki salondan oluşan bir bina.
Biri gidiş terminali biri varış terminali. Somali’nin eski parlamento binası
şehrin merkezinde ve tarumar vaziyette.
SOMALİ’NİN SON BİR YILI VE TÜRKİYE
Hatırlanacağı gibi Somali geçtiğimiz yıl yaz aylarında ölümcül bir
kuraklığın pençesine düşmüştü. Yüz binlerce insan kurak bölgelerden göç ederek
mülteci kamplarına sığınmıştı. Bir o kadarı da yollarda açlıktan ölerek hayata
veda etmişti. Somali o acı günlerin etkilerini hala silebilmiş değil. Göç eden
göçmenler köylerine bir daha dönmediler, mülteci kamplarında yaşamlarını
sürdürmekteler.
Somali’nin son bir yılına bakıldığında siyasi yapıda büyük bir değişiklik
olmadı. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen geçici hükümet (TFG)
varlığını AMISOM sayesinde sürdürürken ufak tefek bazı kazanımlar elde etti.
Mogadişu’nun bir bölümü, Afgoye, Beledweyne, Baydawa gibi yerleşim birimleri El
Şebab kontrolünden çıkarak TFG’nin eline geçti. Ülkenin güneyinde Kenya Ordusu El
Şebab’ın önemli üstlerinden Kismayo şehri üzerinde baskı kurarken batısında ise
Etiyopya Ordusu baskıları sürdürdü. ABD ve AB, Hint Okyanusu üzerinden noktasal
operasyonlar düzenlemeye devam etti. Bu baskılara düzenlediği bombalı
saldırılarla karşılık veren El Şebab örgütü ise orta ve güney Somali üzerindeki
kontrolünü sürdürdü. Ülkenin kuzeyindeki Somaliland ve Putland ise ayrı bağımsız
yapılarını sürdürmekte kararlı olduklarını her fırsatta gösterdiler.
Bu politik manzara içerisinde Türkiye yeni bir aktör olarak belirdi.
Somali’de yaşanan insani trajediye sesiz kalmayan Türkiye devlet ve sivil
toplum kuruluşlarını seferber ederek Somali halkı için çalışmaya koyuldu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kalabalık bir heyet ile Mogadişu’ya gidişi ise
Somali tarihine geçen bir dönüm noktası oldu. Somali halkının kısmen takdirini
kazanan Türkiye ancak Somali’deki geleneksel aktörler tarafından pek o kadar da
hoş karşılanmadı. Türkiye’nin sahadaki becerisini ölçüp tartan bu aktörler
bariz şekilde tedirgin oldular.
Somali’deki iç karışıklıkta kilit rol oynayan Etiyopya özellikle
Amerika’nın bu bölgede en güvendiği ve yatırım yaptığı ülke. Her sene milyar
dolarlık dış yardım alan Etiyopya gerek Somali içindeki askerleri gerekse de
Somaliland’in bağımsızlığı tanıyarak bu bölgeye verdiği destek ile Somali
meselesinin çözümünde en büyük engel. 1996 yılında Doğu Afrika ülkelerinin
katılımıyla kurulan IGAD(Intergovernmental Authority on development)’ı Somali
ilgili karar mekanizmasında başa oturtan Etiyopya, Ogedan bölgesinde yaşayan
Somalili nüfusunu da baskı altında tutmakta. Somali konusunda zıt fikirlere
sahip Türkiye ve Etiyopya’nın çıkar çatışmasına girmesi hiç de ihtimal dışı
değil bu şartlar altında. Somali’nin istikrara kavuşması adına belki de en
önemli gelişme 1991’den beri Etiyopya’yı demir yumruk ile yöneten Devlet
Başkanı Meles Zenawi’nin geçtiğimiz günlerde ölmesi oldu.
SOMALİ’YE YARDIM ÇETREFİLLİ İŞ
Son bir yılda çok sayıda projeye imza atan Türkiyeli kuruluşların
hizmetleri karşısında Somali halkı umuda yelken açarken kısa sürede Türkiye’nin
yardım politikasının Somali’nin genelini kapsamadığı gerçeği ayyuka çıktı.
Türkiye yardımlarının güvenlik gerekçeleriyle başkent Mogadişu dışına çıkamadığı
anlaşıldı. Dış dünyada Türkiye’nin en çok eleştirildiği noktada bu açmaz oldu. Bu sınırı zorlayarak kuraklığın olduğu güney
bölgelerine yardım götürmeye çalışan sivil toplum kuruluşları ise
cezalandırıldılar. ABD’ye yakın çevreler tarafından etiketlendiler. STK’lar bu handikabı
yerel partner kuruluşlar ile işbirliği yaparak aşmaya çalıştılar.
Kendilerine yardım ulaşmadığından yakınan Somaliland ve Putland bölgeleri
şikayetçi bir tavır sergilerken özellikle yirmi yıldır bağımsızlık iddiası taşıyan
Somaliland Türkiye’nin “Tek Somali” söyleminden de ciddi manada rahatsızlık
duymaya başladı. Tüm bunlar Somali’de yardım işinin ne kadar çetrefilli bir iş
olduğunu ortaya çıkarttı.
Somali’de kurulu mafya düzeni Türkiye’de dahil olmak üzere tüm yabancı kuruluşların
yardımlarını Mogadişu dışına çıkartmamakta kararlı. 1.5 milyon nüfuslu Mogadişu
tam bir cazibe merkezine dönüştü. Tüm kurumlar merkezlerini burada açarken yardım
faaliyetlerini de şehre gelen göçmenler üzerinde gerçekleştirdiler. Kuraklık
felaketinin yaşandığı Bay, Bakool, Şabella ve Juba gibi bölgeler Mogadişu’daki
TFG engeline takılırken buralara yardım ulaşmadı. Göstermelik bazı yardımlar
yapıldıysa da bunlar göstermelik düzeyde kaldı.
SOMALİ ORDUSU VE RANT PAYLAŞIMI
Bu yeni dönemde Somali’ye ait yerli bir ordu kurulması yapılacak işlerin
başında geliyor. Çünkü mevcut söyleme göre kalıcı devlet yapısının kurulması
bir de düzenli bir ordunun kurulmasını gerektiriyor. Somali bulmacasında Şeyh
Şerif Ahmet’e destek veren Türkiye de bu söylemin arkasında duranlardan.
Geçtiğimiz Mayıs ayında İstanbul’da yapılan II.Somali Konferansında gündeme
gelen bu konu BM ve konuyla ilgili diğer aktörler tarafından kabul edildi.
Uganda’da ABD tarafından eğitilen 600 askerden oluşan ilk askeri birlik de
geçtiğimiz günlerde göreve başladı. Bu dönemde sayı daha da arttırılacak. Bu
ordunun kurulması elbette önemli bir rant demek aynı zamanda. Silah, araç-gereç
ve diğer teçhizatların temin edilmesi söz konusu. Somali için tahsis edilen
fonların büyük bir bölümü bu ordunun kuruluşu için harcanacak. Bu pastanın
aktörler arasındaki paylaşımı ise henüz çok net değil.
Düzenli bir ordu kurulması halinde Somali’de görev yapan karma Afrika
Birliği askerleri çekilecek ya da en azından sayıları azaltılacak. İşte bu
nokta El Kaide bağlantılı El Şebab örgütünün halkla diyalogunda en çok vurgu
yaptığı hususların başında yer alıyor. Ele geçirdiği Hıristiyan Burunduli ve
Ugandalı askerlerin kimliklerini halka servis eden El Şebab, Somali’nin dış
güçler tarafından ele geçirildiğini ve Hıristiyanların Müslümanları katlettiği
görüşü üzerinden halktan destek(para-asker) bulmaya çalışıyor. Somali üzerinde
etkiye sahip aktörler için Somalili askerlerden oluşan bir ordunun inşa edilmesi
El Şebab örgütünün halk desteğini kırmada stratejik bir adımı oluşturuyor.
BM ve Batı destekli bir
yapının Somali’ye huzur getirmediğini son 20 yılda gördük. Halkın sevdiği ve
gönülden destek verdiği bir lider çıkmadıkça Somali’nin düzelmesi zor. El Şebab
örgütü ile arasında kişisel husumet bulunan Şeyh Şerif Ahmet’in görevine devam
etmesi ise eski düzenin devam etmesi demek. Koltuk yeni olsa da aylayış eski. Birçok
kurumuyla sahada bulunan Türkiye Somali için yeni bir umut ancak her şey pamuk
ipliğine bağlı. Türkiye’yi temsil eden bir misyona yapılacak en ufak provakatif
bir saldırı tüm emekleri yok edebilir. Umarız Türkiye devletini temsil eden
kurumlar bu çetrefilli coğrafyada sağduyuyla, sağlam verilerle hareket
ediyordur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder