PAPA’NIN RÜYASINDAKİ AFRİKA
Serhat Orakçı
Dünya Bülteni, Aralık 2015
Geçtiğimiz günlerde Katolik dünyanın ruhani lideri Papa
François Afrika turuna çıkarak Kenya, Uganda ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ni kapsayan
bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu Papa François’in ilk Afrika ziyaretiydi. “Siyah
İslam: Afrika’da Yükselen Din” kitabı ile tanınan rahmetli Vincent
Monteil, Vatikan’ın Afrika’da yürüttüğü bir kültür programı olduğuna inanmakta.
Ben de Papa’nın yapmış olduğu bu ziyareti belirli bir politikanın parçası
olarak görenlerdenim.
Hz. İsa’nın göğe yükselişini izleyen yıllarda Afrika toprakları
Hıristiyanlığın ilk ulaştığı yerlerden biriydi. Daha 1.yy’da Mısır ve
Habeşistan’da güç kazanmıştı. Ancak 8.yy’da başlayan İslam fetihleri
Hıristiyanlığın bu kıtadaki varlığını tamamen yok etmese de ilerleyişini
durdurdu. İki büyük din arasında gerçekleşen Afrika’daki bu ilk karşılaşmadan
İslam dini büyük toprak kazanımları ile çıkarken Hıristiyanlığın Afrika’daki
ilerleyişi sekteye uğradı. Bu durum 15.yy’a kadar pek değişiklik arz etmedi.
15.yy’da başlayan Avrupa yayılmacılığı ise Kilise ile
Afrika’yı bir kez daha buluşturdu. Bu sefer ise kıtanın en güneyinden ve
İslam’ın varlık göstermediği güney-batı kıyılarından başladı. Misyoner
faaliyetleri ile başlayan bu dönüşüm ilk kez Katolikliği Afrika’ya taşıdı. Ancak
ilerleme oldukça yavaştı. Afrika yerel dinlerinin direnişiyle karşılaşan
misyonerler ilerleyen yıllarda askeri çözümlere de başvurarak kıtayı
medenileştirme misyonuna devam ettiler. Her şeye rağmen 19.yy’a kadar elde
ettikleri başarılar oldukça sınırlı kaldı.
Hıristiyanlığın tarihsel seyrine bakıldığında Hıristiyanlığın
bundan bir yüzyıl öncesine kadar hala çoğunlukla Avrupa-Amerika merkezli bir
din olduğu görülmekte. Ancak son yüzyıl Hıristiyan inanışın emperyalizm ile
birlikte dünyanın dört bir yanına yayılmasına ve taraftar kazanmasına şahit
oldu. Pew Forum ve Gordor Conwell tarafından Hıristiyanlık üzerine yayınlanan
verilere göre 1910 itibariyle dünya Hıristiyan nüfusunun %93.5’ini Avrupa ve
Amerika (Latin dünya dahil) barındırırken 2010’a gelindiğinde diğer kıtaların
barındırdığı Hıristiyan nüfusta büyük artışlar var. Sahra-altı Afrika için de
durum pek farklı değil. 1910’da bu coğrafyada Hıristiyan nüfus sadece %1.4 ile
temsil edilirken 2010’da %23.6 ile temsil ediliyor. Orandaki altmış katlık artış
gerçekten muazzam. Hıristiyanlık en hızlı Asya-Pasifik ve Afrika üzerinden
ilerliyor. Bugün dünya Hıristiyan nüfusunun dörtte biri Afrika’da yaşıyor.
Rakamlar üzerinden yapılabilecek diğer bir tespit ise aslında
Hıristiyanlığın merkezde güç kaybederken çevrede güç kazandığı yönündedir. Bunu
şöyle açmak mümkün. 1910 yılında dünyada Hıristiyan nüfus yaklaşık 612 milyon
civarındayken bu rakam günümüzde 2.18 milyar dolaylarında. Yani dünya genel nüfusu
ile oranlama yapıldığında 1910’da dünya nüfusunun %35’i 2010’da da dünya
nüfusunun %32’si Hıristiyan. Bugün Hıristiyanlığın en fazla temsil edildiği 10
ülkeden 3’ü Afrika’da: Etiyopya, Nijerya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti.
Sahra-altı Afrika’nın son yüz yılına damgasını vuran en büyük
dönüşüm dinsel dönüşüm şüphesiz. Emperyalizm ve misyonerlik üzerinden
gerçekleşen bu dönüşüm sayesinde bugün Afrika’da hatırı sayılır miktarda
Hıristiyan nüfus yaşamakta. 1910’da Sahra-altı Afrika’da Hıristiyan nüfusun
genel nüfus içindeki oranı %9.1 iken bu oran günümüzde %62.7’ye yükselmiş
durumda. Bugün Sahra-altı Afrika’da 516 milyon Hıristiyan yaşamakta. Bu rakama
Kuzey Afrika hattındaki azınlık gruplar da eklendiğinde rakam 520 milyonu
geçmekte.
Katoliklik açısından rakamlara bakıldığında dünya Hıristiyan
nüfusunun %50.1’i Katolik, %36.7’si Protestan ve %11.9’u Ortodoks olarak
tanımlanıyor. 1.1 milyar inananıyla Katoliklik hala Hıristiyanlığın en güçlü
merkezi ve savunucusu. Belki soruyu şöyle sorabiliriz: Katolikler için Afrika
ne anlam taşıyor? Katolikliğin coğrafi dağılımına bakıldığında Sahra-altı
Afrika ülkeleri Katolik dünyanın %16’sını temsil etmekteler. Avrupa ve
Amerika’dan sonra bu mezhebin en fazla temsil edildiği yer yani. Papa, Afrika
ülkelerini ziyaret ederek kıtadaki destekçilerine moral aşılamakta ve
Hıristiyanlığın yayılmasına destek olmakta.
Hıristiyanlığın coğrafi serüveni bize kuzeyden güneye doğru
kayış olduğunu göstermekte ve bu trendin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi
beklenmekte. Bu eğilimin ana sebebi kuzeyin sekülarizasyonu ve nüfus artış
hızındaki düşüş. Avrupa dinsel temsil gücünü kaybederken Afrika ve Asya bu
konuda güçleniyor. Avrupa’da Aydınlanma ile tabuta konulan Hıristiyanlık Avrupa
dışı coğrafyalarda misyonerlerin saçtığı tohumlardan yeniden yeşeriyor.
Diğer önemli bir tespit ise 2000’lerden sonra İslam’ın Hıristiyanlık’tan
daha hızlı yayılma gösterdiği yönünde. Son yıllarda tüm olumsuzluklara rağmen dünya
genelinde İslam daha hızlı yayılıyor. Bunun istisnası ise Afrika. Afrika’da
Hıristiyanlığın yayılma hızı İslam’ın yayılma hızından daha fazla. Yani
Afrika’da genel dünya trendinin aksine bir dönüşüm gerçekleşmekte. Bunun nedeni
ise yoğun misyonerlik faaliyetlerinin hız kesmeden kıtayı dönüştürmeye devam
etmesi. Misyonerler eğitim kurumları, üniversiteler, hastaneler aracılığıyla
tebliğ faaliyetleri devam etmekte.
Ancak bir sorun var. Afrika’daki Hıristiyan kitlelerin
Avrupalı dindaşları arasında büyük bir kültürel set var. Bu set İslam’ın yoğun
olarak temsil edildiği Sahra kuşağı ve Kuzey Afrika üzerinde durmakta. Her ne
kadar Batı Afrika sahilleri ve Doğu Afrika sahilleri üzerinden Avrupa’ya
sızmalar olsa da Afrika’daki Hıristiyan kitlenin Avrupa ile bütünleşmesi
gerçekleşmiş değil. Bu anormal durum ontolojik kaygılar doğuran bir sorun
olarak durmakta.
Hıristiyanlığın
tarihsel serüvenine bakıldığında İslam’la ilk karşılaşma Kuzey Afrika’da
cereyan ederken bu karşılaşmadan İslam dini güçlenerek çıktı. Hıristiyan
inancın Afrika’daki ikinci karşılaşması pagan inanışlara karşı gerçeklemiş ve
bu karşılaşmadan Hıristiyanlık muazzam güçlenerek çıkmıştır. Misyoner
faaliyetler neticesinde bugün Afrika’da yerel Afrika inanışları yok olma
noktasına gelmiştir. Hıristiyanlık kıta içindeki ilerleyişini ancak bir yönden
sürdürebilir o da İslam’ın yoğun olarak temsil edildiği Sahra kuşağı ve Kuzey
Afrika’dır. Bu da Hıristiyanlığın İslam ile karşı karşıya gelmesi anlamına
geliyor. Önümüzdeki yıllar bu karşılaşmaya konu olacak hiç şüphesiz. Papa’nın
ziyaretlerine bir de bu açıdan bakmak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder