Pazartesi, Ekim 09, 2006

Nelson Mandela - Winnie Mandela

MADİBA VE KARISI
Yazan: Serhat ORAKÇI
Anlayış Dergisi
Sayı: 4 Eylül 2003
http://www.anlayis.net/makaleGoster.aspx?dergiid=4&makaleid=2989


Madiba’nın seksen beşinci yaş günü geçtiğimiz günlerde kutlandı. Başta Bill Clinton olmak üzere birçok ünlünün katıldığı Johannesburg’daki kutlamalar üç gün sürdü. Madiba adına şehrin zengin beyaz ve fakir siyah mahallelerini birleştiren bir köprü açıldı. Uzun süren siyah-beyaz parçalanmasından sonra anlamlı bir hediye. Madiba, ortalama yaşam süresi kırk beş yıl olan bir ülkede seksen beşine merdiven dayararak hapiste geçirdiği yirmi yedi buçuk yılı telâfi ediyor âdeta.

Madiba bu ülkede önemli bir kişilik. Ünü Güney Afrika’yla sınırlı değil sadece. Londra’da, New York’ta caddeler açılmış adına. Doğum gününde elli bini aşkın kutlama mesajı almış bir dev. Onun için az bile. Siyahi ırkın babası, kurtarıcısı. Tanrının lütfu… Onun ikinci İsa olduğunu iddia edenler bile var.

Apartheid rejimi tarafindan 1964’te idam cezasına çarptırılmış daha sonra cezası müebbet hapse çevrilmiş. Robben Adasına gönderilmiş diğer siyasi tutuklular gibi. Cape Town açıklarındaki ada eskiden beri birçok amaca hizmet etmiş. Genellikle de toplumda istenmeyen, bulunması toplum için potansiyel tehlike taşıdığına inanılan tipler adaya taşınmış. Önceleri cüzamlılar ve zihinsel problemliler için hastahaneymiş. İkinci dünya savaşı yıllarında askeri üst olarak kullanılmış. Irkçı aryımcılığın baskın olduğu yıllarda siyasi mahkumları misafir etmiş. Şimdilerde ise bir müze. ANC (African National Congress-Afrikan Ulusal Kongresi)yöneticileri adada buluşmuşlar. Aynı kaderi paylaşmışlar. Soğuk suyla banyo yapıp; beş, on metre karelik küçük hücrelerde zamana meydan okumuşlar. Ama özgürlük adına besledikleri ümitleri hiç yitirmemişler. Mücadeleyi içeriden sürdürmüşler. Mektupları sansürlenmiş; karılarını, çocuklarını altı ayda bir görmüşler. Gün boyu ada üzerindeki taş ocağında çalıştırılmışlar. Kimileri gözlerini yitirmiş. Genç girdikleri hücrelerden yaşlı birer bilge olarak çıkmışlar. Çıkmamışlar, âdeta duvarları aşındırırcasına, ülkenin üzerine çöken beyaz karanlığı tırnaklarıyla kazımışlar.

46664 numaralı tutuklu olarak Madiba yirmi yedi yılı aşkın hapis cezasının on sekiz yılını Robben Adasında tüketmiş. Rejim, sağlıksız koşullar altında kireç ocağında çalıştırsa da o ve arkadaşları zamanlarının kalan kısmını bilime ve sanata ayırmışlar. Ada üzerindeki küçük hapishaneyi üniversiteye dönüştürmüşler. Akademik tartışmaların, seminerlerin yanında yarışmalar, müsabakalar düzenlemişler. Dışarıda neler olup bittiğine dair duyduklarını birbirleriyle paylaşmışlar. Zaman altmışları geride bıraktığında hippiler, uzun saç merak konusuymuş. Sonra pop kültürü… Madiba ve arkadaşları dünyadan soyutlanmış hayatlarını yıllarca devam ettirmişler. Kimileri mektuplar karalamış, kimileri biyogrofiler. Hep bir gün çıkıp, ırk ayrımcılığına dayalı Apartheid rejimine son vermenin hayalleriyle süslenmiş küçük ada.

Sistem küçük tanrılar üretiyormuş ama fark etmemiş. Madiba’nın resmini yayınlamak, taşımak hatta resmine bakmak bile yasakmış. Kimse ondan bahsedemezmiş. Zihinlerde şekillenen bir dev olmuş. Neye benzediğini bilenlerin sayısı bir elin parmakaları kadarmış. Sadece ismi varmış ortalıkta. Her zihinde bambaşka Madibalar şekillenmiş. Şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş adına. Kuşaktan kuşağa aktarılmış hikâye. Babalar çocuklarına hapisteki devlerden bahsetmişler. Çocuklar hep bir Madiba olmanın hayalini kurmuşlar. Sistem beyaz olmayanları kentlerin dışına itmiş daima. Yüreğinde Madiba’yı gizleyen siyahi halk şehirlerin dışındaki siyahi gettolarda, küçük teneke evlerde yaşama terk edilmiş. Ya sonra?

Joburg’un taşı toprağı altın. Hikâye aynı. Aileler parçalanmaya başlamış. Erkekler karılarını, çocukları arkalarında bırakarak şehre gitmişler. Altın ve elmas madenlerinde, yerin yüzlerce metre altında çalışıp evlerine para göndermişler. Çocuklar büyümüş. Onlar da babalarının izlerini takip etmişler. Geride kalan analar şehirde yitirdikleri çocukları, kocaları için şehrin yolunu tutmuşlar. Analar ne evlatlarını bulabilmişler, ne de kocalarını. Joburg iş demekmiş, aş demekmiş aynı zamanda parçalanmış bir aile.

Hapishane duvarlarının ötesinde bırakılan çocuklar ve bir kadın. Özlem dolu Madiba çocuklarına babalık yapamamanın, karısına kocalık yapamanın acısını taşımış yüreğinde. Karısının hatalarını olgulukla karşılamış; aldatıldığı dedikodularını bile. Dışarıdaki hayatın adadakinden çok daha zor olduğunu, karısının kendisinden daha çok ıstırap çektiğini vurgulamış her seferinde. Karısı Winnie, Madiba’yla görüşebilen tek kişiymiş o dönemde. Önce Soweto’dan dışarı çıkması yasaklanmış. Sonra hapse atılmış. Son olarak sürgüne gönderilmiş çocuklarıyla. Fakir siyahi halk, kocası hapisten bir türlü dönmeyen bu kadını bağrını basmış, ‘ulusun annesi’ demiş ona.

Yıkılmaya mahkum her insan yapımı sistem gibi Apartheid de zamanı geldiğinde geride acılı analar, yetim çocuklar, silik ve ezilmiş zihinler bırakarak tarihe karışmış. Beyaz olmayanlar özgürlüklerine kavuşmuş. Madiba uzun süren tutukluluk yıllarından sonra 94’teki ilk demokratik seçimlerde başkan seçilmiş. Diğer ANC üyeleri hükümet içinde çeşitli görevlere getirilmişler.

Bir çok ayrıntı Madiba’nın büyüklüğü gerisinde gizli kalmış. Su yüzüne çıkmamış. Eleştiri bile yapılmamış. Madiba’yı eleştiren mamur bir yazı bulmak oldukça zor gerçekten. Madiba büyük bir misyonu başarıyla tamamlamış biri ama özel hayatında aynı başarıyı görmek zor. Bu elbette uzun süre tutuklu kalmanın getirdiği bir sonuç. Babalık duygusunu tadamamış, çocuklarını doya doya kucaklayamamış bir baba. Karısını otuz dört yıllık evlilik hayatında nadiren görmüş bir koca. Kendi sözleri şöyle: “Kocaları hapiste olmasa bile özgürlük savasçılarının karıları dul gibidir.”

Winnie de ilk siyahi hükümette görev almış ama daha sonra ortaya çıkan yolsuzluk ve cinayet suçlamalarının ardından görevinden alınmış. Madiba uzun süredir ağır aksak giden bu evliliğe 1996 yılında resmi olarak son vermiş. Madiba: “Hapishaneden döndüğümden beri bir kere olsun, ben uyanıkken yatak odamıza girmedi. Çok yalnızdım…” Winnie hakkındaki suçlamalar gerçekten ağır: Sigorta şirketi ve banka dolandırma, cinayete karışma , adam kaçırma.

Özgürlükten sonra ne gelir? Bu önemli sorunun cevabı uzun yıllar özgürlük adına mücadele verilmiş bu toprakların geleceği. Mücadelenin başlangıcı Flemenk Doğu Hint Şirketinin(VOC) 1652’de Ümit Burnuna kalıcı olarak yerleşmesine kadar götürülebilir. Mücadele yılları boyunca bir çok şahsiyet yer almış sahnede. Bunlardan biri de Mohandas K. Gandhi. Güney Afrika’daki Hindistan kökenli nüfusun başını çekmiş. Sömürüye karşı vereceği uzun sürecek mücadelesine bu topraklarda başlamış. Çıraklık dönemini Güney Afrika’da geçirmiş diyebiliriz. İmam Harun Cape Town’da Malay kökenli zümrenin lideri seçilmiş. O da müslümanlar adına elinden geleni yapmış. Göz altında ölmüş. Steve Biko öğrenci lideriymiş. Cesedi bir hastane bahçesinde bulunmuş; meçhul ölümünden sonra. Madiba ve arkadaşları(Ahmed M. Kathrada, Walter Sisulu, Eddie Daniels…)hayatlarının önemli bir bölümünü hapishanede geçirmişler. Bir çok insan canını vermiş özgürlük mücadelesinde. Şimdi özgür ve demokratik bir Güney Afrika var. Büyük ideal 1994’teki ilk demokratik seçimlerde gerçekleşmiş. Ama sanki o tarihten sonra insanlar büyük bir boşluğa düşmüşler. İdealsizleşmişler. Hayaller, plânlar kişisel çıkarlara kadar düşmüş. Bir çok devlet yöneticisi hakkındaki yolsuzluk iddiaları gazete sutunlarını dolduruyor. Acıdır ki bu insanlar bir zamanların özgürlük savaşçıları olarak biliniyor.

Madiba şimdilerde kendisini AIDS’le mücadeleye adamış. Kurduğu Nelson Mandela Vakfı çatısı altında faaliyetlerini sürdürüyor. Eski karısı Winnie hakkındaki soruşturmalar devam ediyor. Dosyalar kabarık. Suçlamalar ağır. Madiba siyahi ırka yol gösterici olmuş, özgürlüğe giden yolda önemli bir köşe taşı. Onun birçok adı var: Nelson Mandela, Madiba, İkinci İsa, Rolihlahla…


11/08/2003
Joburg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder