Şebab neden Kenya’yı vurdu?
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Eylül 2013
1963 yılında İngiltere’den
bağımsızlık kazanan Kenya yaklaşık 45 milyon nüfusa sahip. %83’ü Hıristiyan
olan ülkede Müslümanların toplam nüfusa oranı %12 civarında. Çok sayıda etnik
grubun bir arada yaşadığı Kenya’da hatırı sayılır oranda Somali göçmeni
bulunuyor. Kenya-Somali sınırındaki dünyanın en büyük mülteci kampı olan
Dadaab’da 500 bin civarında Somalili mülteci yaşıyor. 1991 yılında Somali’de iç
savaşın patlak vermesi ile başlayan göçmen akını yirmi küsur yıldır devam
ediyor.
Bir önceki yazımda Somali’de faal
El Şebab’ın taktik değiştirdiğini ve daha da agresifleşeceği yönünde bir
öngörüde bulunmuştum (http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=274413).
Kenya’daki Westgate isimli AVM’de meydana gelen olaylar bu öngörümüzü doğrular
mahiyetteydi. Ramazan ayında Somali’deki Türk elçiliğine yapılan bombalı
intihar saldırısından bu yana El Şebab yaptığı operasyonlar ve söylemleri ile
bu yönde sinyaller veriyordu. Somali Devlet Başkanı’nın aracına yönelik
saldırı, Modagişu’da eş zamanlı iki büyük patlama, El Ameriki lakaplı militanın
örgüt içinde infaz edilmesi ve sonrasında gelen bu AVM saldırısı Şebab’ın
yeniden örgütlendiğini göstermekte. Şebab son eylemlerinde küresel cihat
söyleminden uzaklaşarak daha ulusal bir kimliğe büründü. Gerek Türk elçiliğinin
bombalanmasında verdiği mesajlar, gerek El Ameriki’nin infaz edilmesi ve
gerekse de bu son AVM olayında takındığı tavır beni bu yönde düşündürüyor.
Somali’deki İslam Mahkemeleri
Birliği’nin dağılmasının ardından sesini duyurmaya başlayan Şebab daha önce
Uganda ve Burundi’de de bazı saldırılarda bulunmuştu. Bugüne kadar Kenya’da
küçük çaplı bombalı eylemler düzenleyen örgüt ilk kez çok komplike ve iyi
hazırlanmış bir saldırı gerçekleştirdi. Örgüt 2011’de Mogadişu’dan 2012’de
Kismayo’dan çekilse de Somali genelinde hala etkisini sürdürüyor. On bin
civarında militanı bulunan örgüt El-Kaide’ye biat ettiğini duyurmuştu zaten.
Cumartesi günü Kenya’nın başkenti
Nairobi’de çıkan ve 4 gün süren kanlı olay Kenya’nın 11 Eylül’ü olmuştur kesinlikle.
62 sivilin hayatını kaybetti saldırıda 6 polis memuru ve 5 de Şebab militanı
hayatını kaybetti. Yaralı sayısı ise iki yüzün üzerinde. Ölen sivillerden 18’i yabancı
uyruklu kişiler. Aralarında Güney Afrika, İngiltere, Kanada, Hollanda, Türkiye
hatta Çin vatandaşı bile var. Ölen yabancıların büyük bir kısmı iş amaçlı ya da
insani yardım çalışmaları için orada bulanan kişiler.
Şebab bu sefer Nairobi’nin
merkezinde Westgate alış-veriş merkezini hedef aldı. Yahudi bir işadamına ait
AVM başkent Nairobi’deki birkaç AVM’den biri. Yabancıların sıkça takıldığı bir
mekan aynı zamanda. Bu kadar yabancı uyruklu insanın Afrika’nın sıradan bir
ülkesindeki bir AVM’de ne aradığı sorusu akıllara gelebilir. Ancak şunu
belirtmek gerek ki özellikle İngiliz sömürgecili geçirmiş Afrika ülkelerinde
AVM’ler önemli bir yere sahip. Çok fazla sosyal aktivitenin olmadığı bu
yerlerde alış-veriş ve diğer sosyalleşme eylemleri bu tarz mekanlarda
gerçekleştirilmekte. Ve bu AVM’lerin ortakları ya da sahipleri genellikle yabancı
yatırımcılardır.
10-15 kadar silahlı militan şehrin
göbeğindeki bir AVM’ye girerek 4 gün boyunca ellerinde tuttu. Çok merkezi bir
konumdaki bir mekana eli silahlı bir grubun rahatça girmesi ve kısa sürede
AVM’yi tamamen ele geçirmesi bu işin planlı-programlı yapıldığını göstermekte.
Hatta örgütün aylar öncesinden içerde bir dükkan kiralayarak AVM hakkında çok
detaylı bilgi sahibi olduğu da konuşulan senaryolar arasında yer alıyor. Saldırganlar
arasında Amerika’dan, İngiltere’den örgüte katılmış militanların olup olmadığı
ise hala netlik kazanmadı.
Cumartesi öğlen saatlerinde
başlayan saldırı bir anda dünya gündemine oturmayı başardı. Sudan, Nijerya gibi
ülkelerde yaşanan çatışmalarda çok daha fazla insan ölürken hiç dikkat
kesilmeyen medya AVM olayına çok daha hızlı bir refleks gösterdi. Elbette işin
içinde yabancıların olması bundaki en büyük etkendi. Olaydan birkaç gün önce
Nijerya’da 142 kişi hayatını kaybetti, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde sabah namazı
kılan 40 kişi katledildi ancak medya bu olaylara çok da değinmedi. Ancak
Kenya’daki olay medya için elbette daha önemliydi. Zaten Şebab da bu yüzden
böyle bir hedefi seçmişti. Böylece mesajını kısa sürede çok daha geniş bir
kitleye duyurma şansı elde etti.
Şebab militanlarının binayı ele
geçirmelerinin hemen ardından Kenya polisi, askeri, gazeteciler ve hatta
İsrail’e ait mikro bir birlik operasyon mahallinde yerini aldı. Helikopterler
havada tur atarken binanın bazı yerlerinden dumanlar yükseliyordu. 4 gün
boyunca rehine krizi yaşandı. Zaman zaman birbiri ile çelişen bilgi
paylaşımları gerçekleşti.
4 gün boyunca sosyal medya
tarafların mesajlarını iletmelerinde önemli bir rol oynadı. Gerek Kenya mercileri
gerekse de Şebab mesajlarını ilk elden twitter aracılığıyla duyurdular.
Yaralılar için yapılan kan bağışı çağrıları da gene twitter üzerinden bolca RT
edildi. Sosyal medya her kesim için etkili bir iletişim aracı haline geldi. Kenya
halkı tam anlamıyla kenetlendi. Kan bağışlarının yanında bu saldırıda mağdur
olanlar için azımsanmayacak miktarda para da toplandı. Müslümanlar da bu
kampanyalarda en ön sıralarda yer aldılar.
Birleşmiş Milletler oturumuna
yakın bir zaman diliminde gerçekleşen bu hadise gösterdi ki Şebab istediği
hedeflere ulaştı. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Kenya Afrika içinde
turizm geliri en fazla olan ülkelerden biri. Şebab bu saldırı ile Kenya
turizmine büyük bir darbe indirmiş oldu ki Kenya hükümetinin canını fazlasıyla yakacak
bir iş yaptı.
AVM içinde 18 yabancı sivilin
ölümüne sebep olarak Afrika içinde Batı’yı vurmuş oldu ki ölen yabancıların
çoğu Batılı ülkelerdendi. Böylece Batı medyasının ilgisini bu olaya çekerek
istediği mesajları açıkça verdi. Kesin bir dille Kenya’nın dört bin askerini
Somali topraklarından çıkartmasını istedi. Kenyalıları hükümetlerine bu yönde
baskı yapmaya çağırırken başka saldırılarla da tehdit etti. 11 Eylülde Dünya
Ticaret Merkezi üzerinden verilen mesaj gibi El Şebab da kapitalizmin
sembollerinden biri olan AVM’ler üzerinden mesajını vermeyi yeğledi.
Somali halkının en rahatsız
olduğu konuların başında Somali için toplanan paraların Kenya’ya aktarılması
hususu geliyordu. Bu yüzden Kenya adeta bir sivil toplum cenneti olmuştu. Somali’ye
gidemeyen Batılı STK’lar Kenya’da icraat yapmayı tercih ediyordu. Çünkü Kenya
Somali’ye göre çok daha güvenli kabul ediliyordu. Şebab bu saldırısı ile bu imajı
da sarstı. En azından bir süre kimse Kenya’nın daha güvenli olduğunu düşünmeyecektir.
Her ne kadar kısa vadede Şebab bu
saldırı ile amaçladığı hedeflerine ulaşmış olsa da sivil kayıplara neden olarak
ciddi bir imaj kaybetti. Örgüt twitter üzerinden yaptığı açıklamalarda
çocukların ve kadınların zarar görmemesi için elimizden geleni yaptık dese de
küçük çocuklar, kadınlar, bu işlerle hiç ilgisi olmayan insanlar dehşet
anlarını yaşadılar. AVM’de hayatını kaybeden insanlar Somali meselesine taraf
değiller, Kenya ordusunun Somali’de bulunması noktasında olayla hiç ilgileri
olmayan kişiler. Faturanın sivil insanlara kesilmesi hem Somali meselesine hem
de gerek Kenya ve Afrika’da gerekse de dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan
Müslümanlara büyük zarar verdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder