Cumartesi, Eylül 28, 2013

SUDAN HALK İSYANININ DİNAMİKLERİ
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Eylül 2013

Sudan ağır bir sel felaketi atlattı geçtiğimiz haftalarda. 15 binden fazla ev yıkılırken 200 bin civarında insan evsiz kaldı. Ülkenin neredeyse tamamı yoğun yağıştan etkilendi. Halk mağdurlar için seferber olurken mağdurlara ulaşmada devlet etkisiz kaldı. Henüz daha bu felaketin yaraları sarılmaktayken hükümet yeni ekonomik kararlarını duyurdu, akaryakıt ve gaza uyguladığı sübvansiyonu kaldırdığını açıkladı. Bu karar sadece benzin ve gazın değil temel gıda ürünlerinin de pahalanması anlamına geliyordu. 

Hükümetin almış olduğu bu karar Sudan halkının isyan etmesi için yetti de arttı bile. Sokaklara dökülen büyük çoğunluğu gençlerden oluşan gruplar sağa sola saldırmaya başladı. Petrol istasyonları yağmalandı. Elektrik dağıtım merkezleri yakıldı yıkıldı. Ülke için ağır bir kayıp ortaya çıktı. Polisin müdahalesi ilk andan itibaren oldukça sert oldu. Göstericilere gerçek mermiler ile ateş açıldı. Resmi rakamlara göre 30 civarında gayrı resmi rakamlara göre ise 100’ün üzerinde insan hayatını kaybetti. Tedbir olsun diye zaman zaman ülke genelinde internet kesintisi yapılırken, okullar eğitime ara verdi.   

Sudan’da yaşanan halk isyanı ilk bakışta sübvasiyonların kaldırılması olarak görünse de halkın tükenmişliği ve yoksulluğu asıl sebeptir. 2011 yılından beri ara ara gerçekleşen bu tarz gösteriler muhalif grupların giderek güçlendiğini göstermektedir.

2011 yılında bölünme yaşayan Sudan ekonomik yönden hala toparlanamadı. Petrol gelirlerinin büyük bir bölümünü kaybeden ülke petrole alternatifler üretme noktasında yetersiz kaldı. Ekonomik türbülans halkı günden güne yoksullaştırırken temel gıda fiyatları ve ülke para birimi Cüneyh yükseldikçe yükseldi. Yeni komşusu Güney Sudan ile tam mutabakat sağlanamadığı için sınır gerginliği devam etti. Bu hem Sudan’a hem de Güney Sudan’a ağır bir askeri harcama yükü getirdi. Eğitim ve sağlık gibi alanlara harcanması gereken paralar silaha harcandı.

2003 yılında patlak veren Darfur krizinde ilerleme kaydedilemediği gibi sorun daha da büyüdü. Her ne kadar başka gündemler nedeniyle Darfur sorunu unutulsa da Darfur’da tam anlamıyla insani bir kriz yaşanmaktadır. Kabileler arası savaş 1.5 milyon insanı göçmen haline getirmiş durumda. Elbette 10 yıldır devam eden Darfur krizinin de ülkeye ağır bir yük getirdi açık. Gerek göçmenlerin bakılması gerekse de burası için yapılan askeri harcamalar devlet kaynaklarının erimesine neden oluyor.

Sudan’da hızlı nüfus artışı olduğu unutulmamalıdır. Nüfus yapısı Afrika genelinde olduğu gibi oldukça genç ve dinamiktir. Üniversite mezunu gençler arasında bile işsizlik oldukça yaygın. 2006-2007 yıllarında %10 gibi büyüme yakalayan Sudan 2012-2013 yıllarında ancak %2.8 büyüyebildi. Yoğun nüfus artışı olan bir ülke için bu büyüme rakamları yetersiz kalmaktadır. Yeni istihdam alanları açılamadığı için kronik işsizlik sorunu devam etmektedir.

Sudan’daki isyan dalgasının temelinde dini veya etnik değil tam anlamıyla siyasi ve sosyo-ekonomik sebepler yapmaktadır. Mevcut rejimin muhalif sesleri bastırma çabası, ülke sorunlarını çözmedeki yetersizliği, uyguladığı yanlış yöntemler diğer sebepler arasında sıralanabilir. Rejim kabullenmek istemese de halk sabrının sonuna çoktan gelmiştir. Sudan halkı yıllardır sabrediyor. Sudan’ın değişime ihtiyacı olduğu ise artık açıkça görülmektedir.

1989 yılında darbe ile işbaşına geçen Ömer El Beşir’in kurduğu Ulusal Kongre Partisi halktan aldığı desteği giderek kaybediyor. Ömer El Beşir 2010 yılında yapılan genel başkanlık seçimlerinde %60 dolaylarında destek aldı. Ancak bu tarihten sonra 2011’de Güney Sudan bölünmesi resmen gerçekleşti, Darfur’da çatışmalar devam ederken bir de Kuzey Kurdufan sorunu çıktı, ülke büyük bir sel felaketi atlattı. Son üç senedeki önemli gelişmeler bariz şekilde iktidarın tabanında erimeye yol açtı. Bugün Sudan halkının önüne sandık konulsa Ömer El Beşir’in alacağı destek belki gene yüksek olacaktır ancak bu kesinlikte %50’yi geçmeyecektir. Bu tablo Sudan’da iktidarın zayıfladığı, muhalif partilerin ise daha da güçlendiği bir sürecin içinde olduğunu göstermektedir.

Sudan’daki temel sorunlar üzerinde dış dinamiklerin etkisini kabul etmek gerekir. 1993 yılından beri ambargo uygulanan bir ülke Sudan. Batı her zaman Sudan konusunda net tavır ortaya koymuştur ve Sudan’da İslami bir rejim istemediğini belirtmiştir. Güney Sudan’ı açıkça desteklemiş hatta bölünme için zemin hazırlamıştır. Darfur konusunda soykırım suçlaması yöneltmiş, isyancı gruplara destek vermiştir. Ancak dış dinamikler kadar Sudan’daki yönetimin tavrı, bakış açısı, öncelikleri, halkla ilişkileri, muhalif seslere şans tanıması gibi iç dinamikleri oluşturan etkenler de önemlidir. Sudan üzerinde büyük oyunların tezgahlandı söylemi ve bütün meseleyi dış güçler ile açıklamaya çalışmak bu ülke insanlarına yapılacak en büyük haksızlıktır.


Sudan sokaklarından yansıyan görüntülere bakıldığında çok sıradan insanların tepkilerini ortaya koyduğu görülecektir. Hatta halkın yoksulluğu gösteri atmosferine bile yansımaktadır. Neredeyse hiçbir özenli pankartın olmadığı, şatafatlı anonsların yapılmadığı gösteriler bunlar. Bugün Sudan sokaklarında gösteri yapan insanların bir kısmı sadece yapılan zamları protesto ederken bir kısmı ise rejimi devirmek istemektedir. Hükümetin aldığı karardan dönmesi halinde sokak gösterilerinin etkisi azalacaktır. Ancak bu tepki her fırsat bulduğunda yeniden canlanacaktır.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder