Perşembe, Haziran 23, 2016

MANDELA TECRÜBESİNİ ANLAMA(MA)K
Serhat Orakçı
CF Dergi, 82, Haziran 2016

Türkiye’nin en köklü gazetelerinden Hürriyet 18 Mayıs 1992’de büyük bir skandala imza attı. Hem de ne skandal… Dünya gazetecilik tarihinde eşi benzerine rastlanılamayacak bir olay. İnanması zor ama gazete o gün “ÇİRKİN AFRİKALI” manşeti ile basıldı. Manşetin hemen altında Nelson Mandela’nın bir fotoğrafı yer alıyordu.

Bu başlık ömrünü ırkçılıkla mücadeleye adamış, dünyanın saygı duyduğu örnek bir şahsiyet için reva görülebilmişti. Nedeni ise Mandela’nın kısa bir süre önce Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü dönemin Kürt siyasetini gerekçe göstererek reddetmesiydi. Malum haberde Mandela için ırkçılık içeren “zenci” ifadesi de kullanılmaktaydı. Türkiye’nin köklü bir gazetesi bir ulusun “Tata” yani “Baba” dediği bir kişiye karşı bu şekilde hakaret ederek Mandela tecrübesini, Güney Afrika tecrübesini resmen hiçe sayıyordu.

Mandela Afrika’nın çıkarttığı en önemli liderlerden biri muhakkak. Güney Afrika’nın yerli halkını arkasına alarak ırkçı azınlık Apartheid rejimine karşı verdiği mücadele müthiş derslerle dolu. Onun eşitlik ve özgürlük mücadelesiyle geçen siyasi hayatı pek çok yönüyle ilham verici… Ancak Türkiye’de Mandela’nın mücadelesi de değeri de pek anlaşılamadı. Bunun sebebi ise kuru önyargılar. Hürriyet’in manşeti işin sadece bir yönü.

Türkiye’de bir kesim Mandela’yı Atatürk Barış Ödülü’nü reddettiği için aşağılarken bir kesim de Batı işbirlikçisi olarak görmeyi yeğledi. Hatta Mossad ajanı olmasına kadar işi vardıran İsrail medyasının çarpıtma haberlerine itibar edildi. Aslında bunun tam aksine İsrail, Güney Afrika’daki ırkçı rejimi ayakta tutmak için desteğini hiçbir zaman esirgemezken Mandela’nın içinde bulunduğu ANC hareketi ve 1994’ten sonraki Güney Afrika hükümetleri her daim İsrail’in insanlık dışı uygulamalarına tepki göstererek Filistin halkının mücadelesini desteklemişlerdir. Bu tutum bugün de sürdürülmektedir.

Mandela’nın 27 küsur yıllık hapishane hayatının ardından ülkesinin devlet başkanı olması ülkemizdeki Abdullah Öcalan sempatizanlarına ilham verdi sadece. Bu kesimlerde Öcalan’ın da bir gün İmralı’dan Mandelavari bir şekilde halk kahramanı olarak çıkışı hayal edildi. 
Hal böyleyken ne Mandela’nın mücadelesinin önemi kaldı ne de Güney Afrika deneyiminin. Bir tarafta Atatürk düşmanı, bir tarafta PKK sempatizanı diğer tarafta da Batı işbirlikçisi Mossad ajanı bir Mandela portresi ortaya çıkartıldı. Oysa bütün bunları bir kenara koyup Nelson Mandela tecrübesini anlamaya çalışmak daha anlamlı olurdu.
O ırkçı Apartheid rejimine karşı verilen mücadelenin sembol ismi haline gelmiştir. Büyük halk kitlelerinin sevgi ve desteğini alarak umutsuz bir halkı ayağa kaldırmıştır. Bütün olumsuzluklara rağmen mücadele ruhunu ve umudunu hiçbir zaman yitirmemiştir.

Meşhur “Rivonia Davası” sonrasında ömür boyu hapse mahkum edilen Mandela ve diğer politik mahkumlar kireçtaşı ocağında taş kırarken tarih, felsefe ve siyaset tartışarak kaldıkları Robben Adası’nı bir akademiye dönüştürmüşlerdir. Toplumdan tecrit edilmiş halde yıllarını geçirirlerken büyük dostluklar inşa etmişlerdir. Mücadelenin önder isimleri ırkçı azınlık Apartheid rejimine karşı sabırla direnmesini bilmişlerdir. Gençken girdikleri hapishaneden yaşlı birer bilge olarak dışarı çıkmışlardır.

Nelson Mandela Apartheid rejiminin şahsına yaptığı özgürlük tekliflerini reddederek ulusun özgürlüğünün kendi özgürlüğünden bağımsız olmadığını vurgulamıştır. İnandığı ideal uğruna ölümü bile göze aldığını defalarca beyan etmiştir. 1994’te ülkenin ilk demokratik seçimlerinde devlet başkanı seçildiğinde sadece oy aldığı kesimlerin değil ulusun tümünü kuşatıcı bir yaklaşım sergilemiştir. Kendisine kötülük yapanları acımasızca cezalandırabileceği halde bu yolu seçmeyerek bağışlamasını bilmiştir. Hatta hapishanede kötü uygulamalarına maruz kaldığı gardiyanları bile affetmiştir.


Diktatör olmakla halk kahramanı olmak arasındaki o ince çizgide istese uzun yıllar devlet başkanlığı görevini sürdürebilecekken bu görevi 1994-1999 arasında sadece bir dönem yürüterek ardından gelen nesillerin yolunu açmıştır. Onun izlediği ilkeli siyaset bugün Güney Afrika Anayasa’sında yaşatılmaktadır: Güney Afrika siyah ya da beyaz bir grubun değil içinde yaşayan tüm halklara aittir. Mandela tecrübesinin iyi anlaşılması dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder