SUDAN HALK İSYANININ DİNAMİKLERİ
Serhat ORAKÇI
Dünya Bülteni, Eylül 2013
Sudan ağır bir sel felaketi
atlattı geçtiğimiz haftalarda. 15 binden fazla ev yıkılırken 200 bin civarında
insan evsiz kaldı. Ülkenin neredeyse tamamı yoğun yağıştan etkilendi. Halk
mağdurlar için seferber olurken mağdurlara ulaşmada devlet etkisiz kaldı. Henüz
daha bu felaketin yaraları sarılmaktayken hükümet yeni ekonomik kararlarını
duyurdu, akaryakıt ve gaza uyguladığı sübvansiyonu kaldırdığını açıkladı. Bu
karar sadece benzin ve gazın değil temel gıda ürünlerinin de pahalanması
anlamına geliyordu.
Hükümetin almış olduğu bu karar
Sudan halkının isyan etmesi için yetti de arttı bile. Sokaklara dökülen büyük
çoğunluğu gençlerden oluşan gruplar sağa sola saldırmaya başladı. Petrol
istasyonları yağmalandı. Elektrik dağıtım merkezleri yakıldı yıkıldı. Ülke için
ağır bir kayıp ortaya çıktı. Polisin müdahalesi ilk andan itibaren oldukça sert
oldu. Göstericilere gerçek mermiler ile ateş açıldı. Resmi rakamlara göre 30
civarında gayrı resmi rakamlara göre ise 100’ün üzerinde insan hayatını kaybetti.
Tedbir olsun diye zaman zaman ülke genelinde internet kesintisi yapılırken,
okullar eğitime ara verdi.
Sudan’da yaşanan halk isyanı ilk
bakışta sübvasiyonların kaldırılması olarak görünse de halkın tükenmişliği ve
yoksulluğu asıl sebeptir. 2011 yılından beri ara ara gerçekleşen bu tarz
gösteriler muhalif grupların giderek güçlendiğini göstermektedir.
2011 yılında bölünme yaşayan
Sudan ekonomik yönden hala toparlanamadı. Petrol gelirlerinin büyük bir
bölümünü kaybeden ülke petrole alternatifler üretme noktasında yetersiz kaldı.
Ekonomik türbülans halkı günden güne yoksullaştırırken temel gıda fiyatları ve
ülke para birimi Cüneyh yükseldikçe yükseldi. Yeni komşusu Güney Sudan ile tam mutabakat
sağlanamadığı için sınır gerginliği devam etti. Bu hem Sudan’a hem de Güney
Sudan’a ağır bir askeri harcama yükü getirdi. Eğitim ve sağlık gibi alanlara
harcanması gereken paralar silaha harcandı.
2003 yılında patlak veren Darfur
krizinde ilerleme kaydedilemediği gibi sorun daha da büyüdü. Her ne kadar başka
gündemler nedeniyle Darfur sorunu unutulsa da Darfur’da tam anlamıyla insani
bir kriz yaşanmaktadır. Kabileler arası savaş 1.5 milyon insanı göçmen haline
getirmiş durumda. Elbette 10 yıldır devam eden Darfur krizinin de ülkeye ağır
bir yük getirdi açık. Gerek göçmenlerin bakılması gerekse de burası için
yapılan askeri harcamalar devlet kaynaklarının erimesine neden oluyor.
Sudan’da hızlı nüfus artışı
olduğu unutulmamalıdır. Nüfus yapısı Afrika genelinde olduğu gibi oldukça genç
ve dinamiktir. Üniversite mezunu gençler arasında bile işsizlik oldukça yaygın.
2006-2007 yıllarında %10 gibi büyüme yakalayan Sudan 2012-2013 yıllarında ancak
%2.8 büyüyebildi. Yoğun nüfus artışı olan bir ülke için bu büyüme rakamları
yetersiz kalmaktadır. Yeni istihdam alanları açılamadığı için kronik işsizlik
sorunu devam etmektedir.
Sudan’daki isyan dalgasının
temelinde dini veya etnik değil tam anlamıyla siyasi ve sosyo-ekonomik sebepler
yapmaktadır. Mevcut rejimin muhalif sesleri bastırma çabası, ülke sorunlarını
çözmedeki yetersizliği, uyguladığı yanlış yöntemler diğer sebepler arasında
sıralanabilir. Rejim kabullenmek istemese de halk sabrının sonuna çoktan gelmiştir.
Sudan halkı yıllardır sabrediyor. Sudan’ın değişime ihtiyacı olduğu ise artık açıkça
görülmektedir.
1989 yılında darbe ile işbaşına
geçen Ömer El Beşir’in kurduğu Ulusal Kongre Partisi halktan aldığı desteği
giderek kaybediyor. Ömer El Beşir 2010 yılında yapılan genel başkanlık
seçimlerinde %60 dolaylarında destek aldı. Ancak bu tarihten sonra 2011’de
Güney Sudan bölünmesi resmen gerçekleşti, Darfur’da çatışmalar devam ederken
bir de Kuzey Kurdufan sorunu çıktı, ülke büyük bir sel felaketi atlattı. Son üç
senedeki önemli gelişmeler bariz şekilde iktidarın tabanında erimeye yol açtı.
Bugün Sudan halkının önüne sandık konulsa Ömer El Beşir’in alacağı destek belki
gene yüksek olacaktır ancak bu kesinlikte %50’yi geçmeyecektir. Bu tablo
Sudan’da iktidarın zayıfladığı, muhalif partilerin ise daha da güçlendiği bir
sürecin içinde olduğunu göstermektedir.
Sudan’daki temel sorunlar
üzerinde dış dinamiklerin etkisini kabul etmek gerekir. 1993 yılından beri
ambargo uygulanan bir ülke Sudan. Batı her zaman Sudan konusunda net tavır
ortaya koymuştur ve Sudan’da İslami bir rejim istemediğini belirtmiştir. Güney
Sudan’ı açıkça desteklemiş hatta bölünme için zemin hazırlamıştır. Darfur
konusunda soykırım suçlaması yöneltmiş, isyancı gruplara destek vermiştir.
Ancak dış dinamikler kadar Sudan’daki yönetimin tavrı, bakış açısı,
öncelikleri, halkla ilişkileri, muhalif seslere şans tanıması gibi iç
dinamikleri oluşturan etkenler de önemlidir. Sudan üzerinde büyük oyunların
tezgahlandı söylemi ve bütün meseleyi dış güçler ile açıklamaya çalışmak bu
ülke insanlarına yapılacak en büyük haksızlıktır.
Sudan sokaklarından yansıyan
görüntülere bakıldığında çok sıradan insanların tepkilerini ortaya koyduğu
görülecektir. Hatta halkın yoksulluğu gösteri atmosferine bile yansımaktadır.
Neredeyse hiçbir özenli pankartın olmadığı, şatafatlı anonsların yapılmadığı
gösteriler bunlar. Bugün Sudan sokaklarında gösteri yapan insanların bir kısmı
sadece yapılan zamları protesto ederken bir kısmı ise rejimi devirmek
istemektedir. Hükümetin aldığı karardan dönmesi halinde sokak gösterilerinin
etkisi azalacaktır. Ancak bu tepki her fırsat bulduğunda yeniden
canlanacaktır.